zamanlardan bir zamandı
ölüm can çekişiyordu döşeğinde.
sen daha sorgusunda adı meçhul konulmuş bir cinayet,
sınırsız bir ülkenin sınırında kazara vurulmuş bir kaçakçı
oysa;
ağıdını bu kadar erken yakmasaydı çirkince bir kadın
sevinecektik beraber ölümün ölmesine
bağdaş kuracaktık belkide seyredalarken çivit gökyüzünü
kronik bir acı oldun sen içimde
tedarik edilmemiş bir öç
telaffuzu saklı bir dilsin.
bense
giyotini ilk defa görmüş bir suçluyum sanki
cinassız bir mani
afyonsuz derviş
istasyonunu kaybetmiş tren
bedenimdeki ölü döl
cabadan gelmiş bela
efsununu kaybetmiş bir büyücü sanki
senin bana bıraktıkların bunlardır...
kumpasa düştük biz senle
hava mazot kokuyordu
hava sancılı..
kuzgunlar siyaha bürünüp yol boyunca sıralanmışlardı
belli ki habercilik yapacaklardı ölüme!
kentse giderek grileşiyordu
her yer beton kesmişti zaten
orgazm ve esrar kokuyordu üçüncü sınıf bir otel
ara sokaklarda çığırtkan bir eskici kelimeler satıyordu
hemen ilerde ise kaçınılmaz tecavüzün/zevkini çıkarmakla meşguldü bir kadın..
ve bir ses yankılandı birden bire içimde...
bir hanımefendi rozasını düşürdü boynundan
ahmak bir dilenci bunu gördü..
dilenci yüksek doz sevinçten dans etmeye başladı
kuş uçtu
yol bitti
yağmur yağdı
güneş açtı
yıldız yandı
yetmedi
yüzümü vurdum kapına kimse açmadı
ağladım
kanattım
koca bir şehir lal oldu
kimse söylemedi bana
bulamadım seni...
artık mişli geçmiş zamanın devrik bir cümlesinde kaldın
tamam
kabul
say ki ben seni unuttum
say ki ölüm öldü
bende saydım
on sekiz
sen yoktun..
(parasasız ve sigarasız)
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta