Vurulduk
Sürü sürü kuşlar geçerdi her dolunayda gözlerimden
Simsiyah saçların düşerdi gecenin yanaklarına
Sonra takıp kıyı kuşlarının kanatlarına
Özlemler salardım ipekten bohçalarla
Kendi gelen bir sızıyla tutuşurdu bir yanım
Ah gözlerin gözlerime düşünce
Sonra değerken ayakların
Kızıl şafakların dudaklarına
Çekip mehtabı üstüme
Bağdaş kurup kıyında
İçerdim seni yalnızlığımla baş başa
.......................
Araladığım mehtabın peçesinden
Süzgün bakışlı bir ceylan inerdi akşamlarıma
Babil’in asma bahçelerinden
Taç yapardım antik çiçeklerden başına
Nerede çözdün güneş örgülü saçlarını
Nereden taktın şafak rengi sırmalarını
Suya düşen geceyle değişir mi suyun özü
Sendin oysa dört mevsimin haziran yüzü…
Gitme!
Buğulu bakışlar bırakarak avuçlarıma
Veda ederken masal ülkesi tahtına
Süzüldüğün dağların ardı buz ülkesi
Ey ülkemin sımsıcak kar beyaz Melikesi
Kim bilir, çağıramam seni belki bir daha
...........................
Vurduk sevdaları bembeyaz göğsünden
Tüyleri kaldı bir mecnun omzunda
Vurduk ay akşamlarını
Mehtapsız geceler indi göz pınarlarımıza
Sonra tökezledi doludizgin beyaz atlılar
Kaldı zifiri çakıllı yollarda
Atlar vuruldu en beyaz yerinden
Mateme durdu çavlan bakışlı körpe kızlar
......................
Yine yakamozlar topla benim için
Deniz mavisi içmiş akşam koylarından
Islansın mavi saçlarım mehtabın koynunda
Sürü sürü kuşlar geçsin yine dolunayda gözlerimden
İnsin yıldızlar yanı başıma seni içerken en sekinden
Sonra Melike'm, simsiyah gözlerin
Akşam bakışlı bir kız doğursun şiirlerimden
Ergün Bilgi
Kayıt Tarihi : 31.1.2021 05:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!