Bugünlerde çok konuşulan bir oyun var,
Sen hiç ateşböceği gördün mü?
Evet gördüm, hayran oldum
Seyrettim onları;
Birbir yakaladım, kibrit kutusuna doldurdum,
Ve aysız bir gecede açtım kutuyu sevdiğimin yüzüne,
Aydınlandı o ay yüz, bayıldım.
Daha o zaman fosforlu saatler çıkmamıştı
Ve gökyüzü çok daha yıldızlıydı
O zamanlarda gece yarısı kitap okunabiliyordu; açıkhavada, İstanbul'da
Yaşadım o günleri çok şükür.
Ben uğurböceği de gördüm; dilek tutum, elime konunca
Umutla bekledim hayallerimi ve dileğimi.... yıllarca
Ağustos böceklerinin senfonisiyle sabahı sabah ettim.
Ve yine ben; Üç kereden fazla sıçrayan çekirgede gördüm.
Acıyorum şimdiki çocuklara
Onlar hiç birini göremediler ve belkide hiç göremeyecekler.
Neden mi?
Çünkü zaman şimdi bokböceklerinin zamanı
Şimdi tilkilerin, kemirgenlerin, çakalların, akbabaların
Lağım farelerinin ve leş kargalarının zamanı
Ve ne yazık ki şimdi zaman; yol kesicilerin,
Mezar soyguncularının zamanı.
Sizlere ağlıyorum ve içim acıyor.
Size ve sizden sonra gelecek olan kuşaklara bırakılması gereken mirası
Tıkabasa yiyen ve hala çatlayıp gebermeyen,
Habis ruhlu yaratıkların eline kalmanıza ağlıyorum.
Ben savaştım kırk küsur yıl
Meydan bu soysuzlara kalmasın diye.
Sanırım yolun sonuna yaklaştım artık.
Ama hala yıkılmadan ve yılmadan didiniyorum.
Ne olur! Sizde yıkılmayın, yılmayın ve bıkmayın savaşmaktan
Yeniden ateşböceği görene kadar...
Tayfun Mutlu - Kasım 2004
Bahçelievler İSTANBUL
Kayıt Tarihi : 1.12.2006 13:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!