Kelepir ve ikinci el bir yalnızlık ile boğuşuyorum bu gece.
Dandik ve hayali sevişmelere itiyor gece beni.
İyi halden erken tahliye olmuş bir mahkum gibi,
Kapı önüne konulmuş, sabıkalı, iliklerine kadar yalnız.
Göz kapaklarıma sinmiş bir korku yarenlik ediyor titreyen bedenime.
Yüreğimde fırtınalar,
fırtınalarda kağıttan gemiler.
Gemilerde yüzü olmayan miçolar, kamorotlar, tayfalar ve kaptanlar.
Gitme,
bu adam dayanamaz yokluğuna,
dur, gitme.
Sen benim gözlerimi kırpma vaktimsin, gitme.
Gitme,
Özlemişim ağustos böceklerinin rapsodisi eşliğinde
Sana seni seviyorum demeyi.
Ve unutmadım kasımpatı kokan bir sonbahar gecesini bana borçlu olduğunu
Sabahında sensiz uyandığım.
Gözlerindeki maviyi dışavurumcu bir ressamın gökkuşağı formatındaki paletinden
Araklamış olman olasılığıda hala belleğimde bir yerlerde zulaya yatmış.
Frapan bir gece elbisesi gibi soyunuyor üzerindeki bulutları ay,
sokaklar telaşlı, sokaklar ürkek beyaz pantolonlarını geçiriyorlar üzerlerine,
dışarıda kar yağıyor gülüm dışarıda kar yağıyor
sokak lambaları elleridir sokakların, ışıklarıyla dokunurlar karanlıkta insanlara
anne eli gibi alırlar insanların korkularını bedenlerinden
İlk aşkı cikletlerde resmi çıkan bir artistti,
son aşkı şehrin tüm sokaklarında resmi olan aranan bir adam.
İliklerine kadar üşümeyi özlüyordu.
Yalnızdı ve karnı da zil çalıyordu üstelik,
meteliği de yoktu cebinde.
Kapıyı çarpıp çıkmıştı, üstüne hiç bir şey almadan.
Bir yerlerde bir ben arıyorum,
ebruli bir yalnızlığın tedirgin titreyişi bedenimde,
ıskalanmış hedefler korosu duyarsızlığın öfkesini bağırıyor kulağımın dibinde.
Yarım kalmış ya da ıskalanmış öyküleri yüklenmiş
bir ayağı aksak, bir gözü kör, bir kulağı sağır
kadınlar doldurur sokaklarını ülkemdeki tüm şehirlerin.
Önce yar, şimdi hatun, sonra ana.
Yokuş yukarı gitmeye çalışan yüklü bir kamyon gibi,
Yeditepeli şehrin saçlarını tarıyorum sokak sokak,
sahillerini okşuyorum sonra, biraz da utanarak.
Sahildeki bankta bir çocuğa rastlıyorum,
Mistik bir coğrafyanın hoyrat ve sert rüzgarları eser penceremin dışında.
Denizlerin kıyılarla bir buluşup,
bir ayrıldığı,
bir med cezir ritüelinin tekrarlana geldiği gecelerde
ölüm eski bir elek gibi asılır duvarlara,
ya da iki eski ayakabı ile birlikte
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!