Vladimir ve Vigor'un Günaydın Hikayesi Ş ...

Alparslan Gürlek
213

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Oturduğu koltuk her derin nefes alıp verişinde çığlıklar atsa da onu sallayanın kalp atışları olduğunu anlayacak kadar uyanık bir adamdı. Aynı zamanda bir dükkana girdiğinde hafif adımlarla yürüyerek ve dikkat çekmeden işini görüp, kimseyi rahatsız etmemek için oldukça yumuşak tavırlarla yaşardı. İnsanların kendisine iyilik yapmasına izin vermez, kimseye manevi açıdan borçlu olmak istemezdi. Konuşurken kelimelerini seçer ve karşısındakinin kendisini dinlemek için efor sarf etmesini sağlamadan çabucak ve kibarca anlatırdı ne anlatacaksa. İnce düşünceli bir adamdı, insanları tanımadan onlarla ilgili kanılara varmaz, onları kıracak kelimeler kullanmaktan çekinirdi.

Yağmurlu bir Ocak gecesi yine sessizce bir kitaba dalmıştı. Koltuk yine her nefes alışında çığlıklar atıyor, o ise bu sırada komşularına ses gidiyor mu? Kimseyi rahatsız ediyor muyum? Şeklinde düşüncelere dalmıştı. Hastalıklı sayabileceğimiz bir ince düşünceli olma takıntısı vardı. Kimseyi rahatsız etmez, kimsenin davranışlarından da rahatsız olmazdı. Onlardan rahatsız olmanın, onlara karşı görüşünü değiştireceğini ve ön yargılarda bulunmasına sebep olacağını düşünür, sineye çekerdi. İnsanlardan rahatsız olmamak için gösterdiği bu gayretin karşılığını ise daima sınırlarının zorlanmasıyla alırdı. Yine de duruşundan zerre taviz vermez, mantıklı insanlardan saygı görür, zorba insanlar ise onun ezik olduğunu düşünürdü. Şükür ki, kimsenin onun hakkında ne düşündüğüne takılmaz, ön yargılardan izole bir yaşam stilini benimsemeye çalışırdı. Ancak tanıdığı insanlara davranırken, kendisinin kim olduğuna değil, karşısındakinin kim olduğuna bakardı. Bu zararsız adam ne yazık ki bir işe tam anlamıyla odaklanamaz, hep böyle şeyleri düşünürdü. Yine böyle olmuştu, her gece bitirmek için eline aldığı kitabı, ayracın yerini değiştirmeden rafa tekrar koyar, farklı şeyler düşünmek için başını yastığa yaslardı.

O sabah kardeşi Vigor kendisine kahvaltıya gelecekti. Bugün kardeşini güzelce ağırlamak için marketten her şeyi alıp almadığını düşündü. Kaymak, bal, tereyağ, kendisinin gündelik yaşamında kahvaltılarda asla tüketmediği her şeyi almıştı. Mütevazi bir hayat sürüyordu ancak misafirlerine geldiğinde her şeyin en iyisini bulmaya gayret ediyordu. Bu durum onu zarara sokacak olsa bile "Neyse ne ya, iki gün faytona binmem, misafirimi ağırlarım" diyordu. Yine öyle yapmıştı. Kesesindeki son gümüş sikkeleri de markete misafirinin önüne çıkartacağı besinleri almak için vermişti.

Kardeşi Vigor, bir tacirdi. Bu nedenle ince düşünceden ve kibarlıktan uzak, içten pazarlıklı bir adamdı. Ancak kardeşinin huylarını iyi bilirdi. Çok kibar, kırılgan ve ince olduğunu düşündüğü kardeşi için "Kendisini boşuna heba ediyor, insanoğlu bunların hiç birine değmez" der, bunu savunurdu. Yine de kardeşinin bu kırılganlığını bildiğinden ona karşı oldukça kibar -hatta bir çocuğa konuşur gibi basit ve vurgusuz- davranırdı. Sabah kardeşinin yanına kahvaltıya gidecekti, her Pazar günü olduğu gibi birbirlerinden çok şey öğrenebileceklerini biliyordu.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta