Viyolonsel çalar Boztepe’nin kucağında
cam göbeği liman
üfler tellerinin huşusuna vapur dumanının
maviliklerde kaybolan soluğu
bir kız iner ebemkuşağının nazından
geceye uzanan kumsallarına koyun
salar saçlarının inci kırıntılı siyahını derinliklerin koynuna
ıslak entarisini çeker dizlerine doğru
dolar belinden Çellonun yayını
vurur hicabına kuzeyin çıkartmasından
martıların kanatlarında efkarlanır
nağmelerin sol anahtarı
bırakır kendini dorukların esintisinden
aya banmış edasında hilal
çıldırmış ten uyuşmasında yırtılır
Karadeniz’in vaveylaları
motor sesleri geçerken konçertosundan
süzgün gözlerinden tanyelinin
susar sesleri tüm şarkıların
Kafkaslara doğru yol alır
ufkumda dem alan çayın tütsüsü
ağıtları koparken kentin dokularımdan
saçılır Kaçkarlara Kaçkarlara...
ararım seni sevdiğim
tünel çıkışı yetim kalan yanımda
poyraz deliliklerine yağan çiy tanelerinde
ikiye bölünen uykularımın ayık tarafında
ah! Hamdi Baba gel buraya
közde yanan yüreğime bir orkide kökü kaynat
denizin tabakasından
bir sigara sar bana
yansın ucu maviye gözlerimdeki menevişlerin
boğulsun iskelesi imdatlarımın
üzerime yıkılan çaresizliğin çırpınışlarında
oysa eskiden böyle miydik biz
yosun kokardı göğüslerin
Boztepe'nin mor akşamlarına yayılan
efsununda gizlerinin
cephaneliğe kaçan yaramazlıklarımıza yuvarlanırdı
karayemiş salkımlarının taneleri
fıstık ormanlarının hop hop cilvesinde karatavuk cıvıltılarına
üşüşürdü korkularımız
biz hep gülüşürdük
gamzelerinde fuşyalar patlayan aşkın
sabahın doğumuna şahittik mavi ladin sırtlarında
yamaçlarımızdan yabani menekşeler fışkırırdı çayırlara
papatyalar soyunurdu suyun sana akan dansına
hanımeli korsesinden kucaklardı
beyaz sütunlu balkonumuzu
güneş terlerdi
gülücüklerimizin çimdiklenen kahkahalarında
Ayten Teyzeye yakalanan utancımızın
kızaran yanaklarında açan kiraz çiçeklerini
kovalardık Maçka Deresinde
ah! Sevdiğim hasretim
uçurum üstü hayallerin
bulutsuz sinesine dolan yarınlarımız
şimdi
süzgün bir fırtınanın
kıyılarıma çarpan destursuzluğunda
denizi titreten bakışlarımın
pıhtı kusan kanamasında
günbatımın ağzında can çekişen
nar çiçeğinin aort kalleşliğinde
neredesin! Sevdiğim nerede
ya gel bende kalan sensizliğimi al benden
ya da Boztepe’nin etekleri altında sancı doğuran
körfezin parçalanma acılarına bırak beni..…
Kayıt Tarihi : 30.5.2016 21:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yosun kokardı göğüslerin
Boztepe'nin mor akşamlarına yayılan
efsununda teninin '
Yosun kokusuna karıştı aşk...
Sevgili şair kardeşim ne güzel yazmış yine...
Gönülden kutlarım...
Her zaman yolumuz düşmez bildiğimiz coğrafyalara.Yerimizde çivilenir kalırız kalmasına da bir başka çivi de yüreğimize saplanır.
Hep demişimdir yerlerin,kentlerin yaşamımızda ayrık yerlerinin olduğunu.
Bu kez de öyle oluyor ve bu kez de BOZTEPE bir hezen çivisi gibi saplanıyor Filiz'in yüreğine.
Şiir,duygusal geçişlerini ,Şair'in kalemini kontrolsüz bırakacak kadar kendinden geçerek ilerliyor.Bu ilerleyiş içinde 'Evet,buraların yaşamı böyledir ve buraların insanları bu görkeme,bu güzelliğe tabidir...''detirttiriyor insana.
Sadece viyolonselden mi kaynaklanıyor bu çığlıklar? Zaman sonra belleğimizden uyandırdığımız bu anıların kendilerine özgü ritm içinde dansını sürdürken onları tınısının cazibesine kilitleyen başka enstrümanların da olabileceğini düşünüyorum.
Mavinin her türlüsünün kendi dokusunu havaya,denize yapıştırdığı böyle bir atmosferde yaşamak ve zaman sonra anılarımızın içinden uyanarak oralara yeniden düşsel yolculuklara çıkmak ancak şairlere özgü bir eylemliliktir.
Filiz yer yer bu yolculuklara çıkıyor/okurlarını da davetliyor.
Gecenin son şiirini Kardeşim'den okumanın hem ayrıcalığıyla hem keyfiyle.
Kutluyorum.
Nicelerine.Erdemle.
Yüreğinize sağlık, kaleminize kuvvet ve bereket olsun Filiz Hanım... Dua ile...
TÜM YORUMLAR (40)