Güneşi intihara meyilli kentin kızı Vildan
Başı dönen yağmurların taşındığı
Çöl ülkelerinin tutuklusu.
Saçlarını rüzgara saldığında okşarsa,
Boynunda yaftası asılı bir cinayetin kokusu;
Kirpiklerinde hançerle uyanır tan.
Demiştim anımsıyorsan
‘’sakın ha sakın koklama Vildan’’
Erguvanlar gibiydin
İlkel dokunuşlarında baharın
Kişilik sınavları sonrası çehreni
Okşuyordu hicabın
Kendi gökyüzüne vefalı kuşlar gibi
Salınıyordun göç erteleri
Ebabil dudağındaki kadın
Neden yaralı sinelerde kazılı kaldı adın?
Dördüncü cemre düştüğünde toprağa
Hüznümü nevbahara makber kıldın Vildan
Neden?
Söyle neden?
Dağıttığım hüzün alfabesinin harfleri
Bir araya geldiğinde yazıyor Vildan
Hicret akşamlarında çiçek tozları
Gönlümün mihrabına hep seni kazıyor Vildan
Acıların gümrahı bende oyalandıkça
Bu yol nereye çıkar Vildan?
İhanetle tanışınca ölürmüş insan
Bir de vefa defnedilince.
İntizarın tasvirinin çöreklendiği
Bir hicrandan ne kaldıysa geriye kâr
Sentetik serüvenlere adanan yâr
Ahh Vildan!
Öldüğün gün bende,
Kehkeşandan gülümseyip
Cihad semalarından kayan bir yıldız vereceğim.
Geldiğinde güvercinlerin kanadında hidayet
Ziyası örtülemeyen kameri dolayarak avuçlarıma
Kuzguni saçlarından dua çiçekleri dereceğim.
Şakaklarıma yağan karlardan ettiğim gün şikayet.
Duyarsan.
Sakın ha sakın ağlama Vildan.
Kayıt Tarihi : 28.7.2007 13:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!