VIII - Gözleri Kudüs Şiiri - Fatma Genç ...

Yeryüzünün en eski şehrine hürmetle,
eğilir önünde şehirler,
eğilir dağlar, dalgalar...
Ömrü kainatın ömründen de önce başlar,
ömrüne ömür katar selalar.
Yüksek tepelerinden yankılanan ezan seslerin,
aşkın kurtuluş muştusu gibi
muhkem kılar kalpleri beş vakit aminlerin.

Ah Kudüs!
Sahranın altın kubbeden gerdanını, takmış boynuna,
Gizemli endamıyla asırların en başından selama durmakta.
Güneşin bir yakamoz gibi düşmüş su kuyularına,
her vakit namazda, ısıtmakta içini sebillerin,
insanı, yeni doğmuş gibi arındırmakta...

Dağları anne, yıldızları çocuk,
ellerinde barışın sancağı, selamı taşırlar yeryüzüne,
Biz; öbür yanında dünyanın med cezir yüreğimizle,
şair yürekli erlerimizle, su taşımaktayız
işgal edilmiş toprağın ateşine,
İbrahim'e giden karıncalar misalince...
Sön şimdi ey ateş, şanlı tarihte salın,
biz selam ve barış ekmeye geldik yine,
bu şerefli topraklara...

Ey Kudüs'ün peygamber kokulu Kızıl Gülleri,
aldanma sessizliğe kim kalabilir umarsız, solan güllere
Mes'elesi Kudüs olanın,
haykırır yüreği şeksiz, şüphesiz zalimin zulmüne.

Ruhum ruhunla dolaşır sınırlar ötesinde,
çocuklar gördüm ülkende gözleri Kudüs,
Kudüs gibi bağlanmış köklerine,
Kudüs gibi gözlerinden saçmakta ışığını dünya aleme,
Kudüs gibi direnmekte asaletle.
Biz şahid oluruz ya da olmayız zaferine,
inanırız oyunları bozan ilahi takdire.
Bir de öyle inandık ki zaferine,
öyle inanmışlarla göçmektir duamız, ebedi aleme.
Belli ki dar-ı diken ve zakkum kaynayan
makberi olacak Kudüs, şerefine el uzatan kibire...
İnandım, iman ettim ve zaferini gördüm kalbimle.
Yine de seni ağlatırlarken yüreğim sanki cenderede,
Gülmeyi haram kıldık yarım asırdır,
istikbalin; en şanlı, en kara sevdalı emelimizdir ölene dek.
Beyhude ağaran saçları seni düşünmekten alemin,
tek hakikat şudur bildiğim:
kıyamete dek Kudüs mahfuz, fevzi şehridir Allah'ın.

Hüsran, heyhat, yıkıl karşımdan!
Biliyorum zafer bizim,
yüreğim ağrıyor ancak ağlamam asla,
işgal ve ilhak ateşi yakan ihtiraslı iktidarların,
gülerim yalnız zavallı hallerine...

Hüzün yok, sızlanmak asla,
acze düşen gönüller kenara çekilsin,
Gözleri Kudüs bakanlar,
mes'elesi Kudüs olanlar kalsın!
Biz, şair yürekli erlerimizle, su taşımaktayız
işgal edilmiş toprağın ateşine,
İbrahim'e giden karıncalar misalince...
Sön ey ateş ve söyle ey gök kubbe!
Şahitsin,
Biz yalnız selam ve barış ektik,
Musa'nın toprağına...