Ölüm ile güzellik iki şeydir çok derin
Karanlık verir biri, diğeriyse gökmavi
İki kardeş çok korkunç, ve de bol, gür, verimli
İçerirler bilmece, aynı zamanda gizi.
Ey hanımlar, ses, bakış, siyah sarışın saçlar!
Ah nice denizci, ah nice kaptan,
Sevinçle uzağa sefere çıkan,
Bu kasvet dolu ufukta kayboldu.
Kurbanı oldu kötü bir kaderin,
Aysız gecede, dipsiz bir denizin,
Karanlıklarına gömülü kaldı.
Şimdi herşey sevmek fiilini çekiyor
O eşsiz gülleriyle işte mayıs başı
Aşk: neşeli, kederli, günücü ve yakıcı
Yanık yanık söyletiyor yeşeren ormanları
Gövdesine bir dilek kazıdığım ağaçtan
Mırıltılar geliyor ve ağaçcık doğaçtan
Dedi ki: “Sanki üstümde
Bir yaratık geziniyor.”
Baktım kar gibi boynunda
Küçük pembe bir böcek var.
-İster bilge ister deli
Aşk ki sevgili kızım, aynaya benzer en çok,
Bakmaya bayılırlar güzel ve şık bayanlar
Baktıkça düş kurarlar, mutlu olurlar.
Aynadaki görüntüleri büyüler onları,
Kötülükten, günahtan arınır yürekleri
Ruhları saydam beyaz bir sayfaya can atar.
Ah, ben uykudayken sen başucuma gelsen,
Petrarca'yı ziyaret ettiği gibi Laura'nın, (1)
Değse bana nefesin tam yanımdan geçerken,
İşte o zaman birden
Aralanır dudağım!
Güneş uykuya yatmış bu akşam bulutlarda.
Yarın fırtına var, sonra karanlık ve gece,
Tan ağaracak sisin içinden sızan ışıkla,
Derken günler ve geceler, ardı arkasınca!
Geçip gidecek günler, geçip gidecek zaman
Rüya gördüm, çağların duvarı uzuyordu
Önümde. Granitle etten bir yığındı bu.
Bağrına uğultusu sinmişti milyonların
Endişeden kaskatı kesilen o duvarın.
Loş oyuklarda vahşi gözler parıldıyordu,
Yığınlar, kabartmalar, nakışlar oynuyordu,
Uzanmış uyumuştu Boaz, iş yorgunu;
Bütün gün didinmiş durmuştu harmanında;
Sonra serip her günkü yere yatağını
Uyumuştu Boaz, ölçeklerin yanında.
Epeyce tarlası vardı bu ihtiyarın;
Zengindi, ama hakkı hukuku bilirdi;
I.
Niçin sürgünsün şair yaşadığın toplumda? (1)
Işıksız bir karmaşadır siyasal partiler,
Bir yararı olur mu şu tasasız ruhuna?
Çiçeğe durmuş şiirin sararıp soluyor;
O boğucu, kirli havalarında onların,
Gün akşama vardı yine sessizliğin kollarında
Gurubun izlerini süzüyor her bir su zerreciği
Zaman deyip sıkmak da var akşamın canını
Ama gece bana akşamın demiyle gelecek
20. yüz yılın bize bir armağanı
Ruhunu kalemle yazan, kelimeleri silah gibi kullanan bir usta...