Vicdani ret; bireyin savaş karşısında geliştirmiş olduğu kişisel bir tavırdır ve bu anlamda genelde toplumsal zorunlulukların en temeli olarak görülen, kişinin kendi ülkesini savunması ile de çakışır. Bu karşıtlık, savaşların ortaya çıktığı tarihin ilk evrelerinden beri görülmektedir.
“Dünyanın ilk bilinen vicdani retçisi Maximilian‘dır. Kuzey Afrika da Numidiya ülkesinden 21 yaşında bir genç, M.S. Roma ordusuna çağırıldığına inatla askeri servise katılmayı reddetti ve Romalılar tarafından idam edildi.”(1) Tarihin bilinen bu ilk örneğinde de olduğu gibi karşı çıkışların ilk gerekçesi, genel olarak, dinlerdeki “insan yaşamını sona erdirmenin kötü olduğu” inancına dayanmıştır. Kitap hakkında daha geniş bilgi için resmin üstüne tıklayın) Askerlik yemininde “imparator devletin başıdır” şeklindeki ifadeden dolayı Yahudiler Roma ordularında asker olmayı reddettiler. Bu nedenle de Roma, onları askerlikten muaf tutmuştur.
Ancak bütün bunlara ve hatta tanrının “öldürmeyiniz” emrine rağmen Yahudilik de aynı İslamiyet gibi pasif bir geleneğe sahip olmamıştır. Budizm de savaşa karşıdır ve güce karşı hiç bir direnme de göstermediği halde, vicdani reddin kökleri esas olarak Hristiyan pasifizmine dayanır. İlk Hristiyanlar Roma ordusunda yeralmışsa da çoğu savaşı reddetmiştir ve bu anlamda ilk vicdani retçilerdir.
Ancak, Roma’nın Hristiyanlığı kabulü ile 4. yüzyıldan itibaren kilise “adil savaş” kavramını kabul etti ve bu durum, 16. yüzyıl başlarında Protestanlığın bazı mezheplerinin İncil’I yeniden yorumlayıp, adil savaş doktrinini reddetmelerine ve askerliğe, savaşa karşı çıkışlarına kadar sürdü. Allahın içindeki ışığın tüm insanların içinde parladığını söyleyen Quaker’lar gibi Menonitler ve Bretenler en bilinenleriydi. Monarşiler büyük ölçüde, para ya da yerine asker gönderme gibi bir takım yollar bularak bu mezheplerle anlaşma yollarını da bulmuşlardır. Örneğin Polonya’da Menonitlerin durumu resmileştirilmiştir.
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden