Dil önemlidir. Kavramlarımız, öyle zannediyorum ki, içeriklerinden daha fazlasını; kavramı kullananın o içerikle kurduğu ilişkiyi de gösterirler. Ve bilinmesi, iyice bilinmesi gerektiği üzere her kavram belli bir düşünce dünyasında doğar ve bu dünyanın renklerini kendisiyle beraber taşır. Gerek bu makaleye adını veren 'vicdani red' kavramı, gerekse bu kavramın içinde doğduğu savaş karşıtı çerçeve, üzerinde yaşadığımız coğrafyada ilk kez on yıldan daha kısa bir süre öncesinde duyulmaya başlandı ve sadece üç yıldır örgütlü bir mücadelenin ekseni olageldi. Bizi bu makaleyi kaleme almaya yönelten öncelikli neden 'vicdani red' kavramını kendi öz bağlamında açıklamaya çalışmak ve sınırlı da olsa öncelikle ahlaki ve -belli bir dolayıma tabi olarak da- politik temellerini ifade etmekti; ancak, yazma nedenimiz salt bu çabayla sınırlı değil.
Vicdani red kavramının -ya da pratikte, ilk vicdani retçilerin ortaya çıkmasının- çok geniş olmasa da yarattığı bir etki var. Bu etkinin öncelikli nedenini elbette on yılı aşkın bir süredir devam eden savaşın belirlediği politik-toplumsal gerçeklikte aramak yerinde olur. Savaşın yarattığı bu koşullar vicdani red kavramının kendi gerçekliğini anlamayı (paradoksal olmayan ama yine de ilginç bir şekilde) zorlaştırmaktadır. Zira, savaşa ilişkin her -tarafsız değil ama varolan taraflardan bağımsız- tutum savaşan tarafların gayretkeşliğiyle ya yok edilmeye ya da taraflardan birine yamanmaya çalışılıyor. Buna bir de bu coğrafyanın gayet pragmatist, incelmiş bir zekadan ve idealleriyle diyalektik bir ilişkide belirlenmesi gereken -ama böyle olmayan- ahlaki değerlerden yoksun olan geleneksel muhalefet kültürünü ekleyin. Sonuç; bir düşüncenin kendisini savaşan tarafların ya da geleneksel sol muhalefetin dışında; olduğu gibi varetmesinin ve hele de kamuoyu tarafından anlaşılmasının bütünüyle zorlaşmış olduğudur. Ortaya çıkan birçok yeni kavram gibi 'savaş karşıtlığı', 'vicdani red', 'antimilitarizm', 'şiddetten arınmış eylem', 'sivil itaatsizlik' vd. de yol açtıkları muhalefetin etkisi oranında devlet tarafından bastırılmaya, geleneksel sol söyleme eklenebildikleri oranda bu söylemin sürdürücüsü kesimler tarafından kendilerine maledilmeye, aksi takdirde, 'demokratik küçük burjuva tavrı' olarak bir kenara atılmaya, savaş konusundaki duruşlarıyla da 'haklı savaş'ın destekçisi haline getirilmeye çalışılıyor. Bu erozyondur. Bu makale, aynı zamanda, okuyucusuna etkiyebildiği oranda bu erozyonu azaltma isteğinin de bir ürünüdür.
Vicdani Reddin Öntemelleri
Vicdani red, bireyde vücut bulan ve bu nedenle belli bir birey tasarımı doğrultusunda kavranabilen savaş karşıtı bir tutumdur. En kısa tanımıyla; bir bireyin ahlaki tercih, dini inanç ya da politik görüşleri nedeniyle askerlik yapmayı reddetmesidir. Farklı motivasyonlardan kaynaklanan ama aynı eylemde birleşen bireylerin, kuşkusuz, ortak bir paydaları vardır. Bu payda militarizme karşı olmaktır. Militarizmin ve hizmet ettiği devlet aygıtının (tahakküm mekanizması da diyebiliriz) birey üzerindeki en arsız tasarruf iddiasına karşı olmaktır.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.