ŞİİR
TAKİPÇİ
Vicdân-ı Nefs ile Hasbihal
İman ışıklarını, kalbine serpemedin Üftade bir gönülle; himmetle öpemedin Aşk ile teslim olup, gözünü kırpamadın
Tûl-i emel yandıkça; zül şehvetlere kandın Gününü gün ederken, söyle senin ne derdin İhtiraslar sardıkça; kesin kes aldanandın Nefsin arzusu ile, gizlerde esiverdin Bu aleme daldıkça; ipler elinde sandın Vicdan muhasebesi, sızıyı kesiverdin
Tükenen sevgiler tavk, akan yaşlarımızı Bölüşmedik bir lokma, çattık kaşlarımızı İnsanlık ne alemde, gör telaşlarımızı
Yetim başı oksayıp; ah sevindiremedin Çaresizlik kuşattı, sokaklarda terânen Âsk-ı marifetullah, gönle indiremedin Viran oldu yıkıldı leylim ley gönül hanen Tek olan mağbudunu, kalbe sindiremedin O kadar çogaldı ki! türlü istek bahanen
Ölüm çok uzak sandın; bir ihtimal avundun Kendini nimet saydın, hoş kokulu kavundun Türlü dalâvereyle, sen nefsini savundun
Hiç kimseler duymadı; sevgi sözcüklerinden Kıvrandıkça derinden, hep biraz daha kaydın Serpemedin kalplere, duygu gölcüklerinden Hiç böyle olur muydu? bir çözüm arasaydın Kimse emin olmadı, sins gülüçüklerinden Geçip giden günleri, yaşıyorum kâr saydın
Söyle hani nerede? ucuz kahramanların Bol kahkaha atarak, boşa geçti anların Hep heder oldu gör bak! kıymetli zamanların
Bana dokunma da sen, yılan bin yaşa emi Böyle gelmiş gidiyor; her şey gider mi sandın? Arzuların meçhulde, gezinen kederde mi Dar kalbine yüklenen, vesveselere kandın! Türlü aldanışlarda, bırakmışsın erdemi Ömür an kadar kısa, gör işte bak aldandın!
Yılanın kör başını, ihlasla ezemedin Maverâ yolları dar! dikenli gezemedin Şüpheliyi terkedip! hakikat sezemedin
Daha yaşım genç diye; koca ömrü tükettin Bir elini kaldırıp! bir elinle dalmadın Halife'siydin Rabbin; pâk ömrü hebâ ettin Mevlânâ derviş Yunus; öze gönle salmadın Rabbin emanetini, acz içine hapsettin Var oluş gayesini, hiç ciddiye almadın
Şahit amel defterin; verilince eline, Oyunda oynaştaydın; dönde bak ahvâline, Kör nefs ne hale düştün; şimdi ağla haline! ..
*****Bulur musun? hikmeti; yeniden şevkatinle *****Olur cennet nimeti; şükürde rikkatinle *****Dagılmış hezimeti; toparla dikkatinle *****Sarsın kalbini halâs, candan sadâkatinle *****Ya rasuli kibrîyâ, medet şefeatinle *****Lutfet yüce Hüdâvend, genişlet vüs'atinle
Tarih:08.05.2008 10:47
______Hizaya sokar mısın? kalbi Hakk cetvelinde! ______Silkin kalk! ayaga kalk! her şey senin elinde! ..
Fatimâ Hümeyrâ Kavak
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tul-i emelin [uzun emelin] dindeki yeri nedir? Peygamber efendimiz, üç tane çubuk aldı. Birini önüne, birini de yanına dikti. Diğerini de uzaklara attı. Sonra, (Bu çubuk insan, yanındaki de eceli, uzaktaki ise emelidir. İnsan emellerinin peşinde koşar; fakat eceli onu yakalar, emeline ulaşamaz) buyurdu. Ölüm korkunç olduğu halde, insanların ölümden habersiz gibi yaşamaları, ölümü az düşündüklerindendir. Hatta dünya zevkleri ile meşgul olan kalb ile düşününce etkisi az olur veya hiç olmaz. Korkunç olan ölümün kolay geçmesi için, ölümü hatırdan hiç çıkarmamak gerekir. Bunun için de, kendi arkadaşlarından kendinden önce ölüp, çoluk çocuklarını, mallarını, dostlarını bırakarak toprak altına girenleri düşünmelidir. Makam sahibi olanların etki ve yetkilerinin kalmadığı, toprağın onları nasıl çürüttüğü, düşünülmelidir. Hayatta iken neler yapıyor, nasıl konuşuyorlardı. Yapılacak birçok işi vardı. Ölümü unutup yaşıyorlardı. Kimi malı ile kimi makamı ile, kimi gençliği ile gururlanıyordu. Ölüm bunları ansızın yakaladı. Şimdi hepsi unutulup gitti, hayal oldu. İşte bir kimse de, bunları düşünüp mezarlarını ziyaret ederek kendisinin de aynı akıbete uğrayacağını bilirse, kalbi yumuşayabilir, dünyanın faydasız şeylerine dört elle sarılmaktan vazgeçebilir. Uzun emelli olmaktan sakınmalıdır. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Cenneti isteyen, uzun emelli olmasın, dünya işleri ile uğraşması, ona ölümü unutturmasın, haram işlemekte Allah� tan haya etsin!) [Berika] (İnsan yaşlandıkça, mal hırsı ve tul-i emeli gençleşir.) [Müslim] (Allah� tan utanın! Başkalarına kalacak şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyin! Kavuşmayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayın; ihtiyacınızdan fazla bina yapmakla hayatınızı harcamayın!) [Beyheki] Azrail aleyhisselamla kardeş gibi görüşen Yakub aleyhisselam dedi ki: - Senden bir ricada bulunacağım. Ecelim yaklaşınca bana haber ver! - Sana birkaç haberci gelir. Bir müddet sonra Hazret-i Azrail yine gelir. Hazret-i Yakub sorar: - Ziyaretime mi geldin? - Canını almaya geldim. - Hani bana birkaç haberci gelecekti? - Sana haberci gelmedi mi? Saçların ağarmadı mı? Vücudun zayıflamadı mı? Dimdik duran belin bükülmedi mi? Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: İnsan öleceği zamanı bilseydi, aklı başından giderdi. İyi ki ölüm vakti gizlendi. Eğer gaflet olmasaydı, hiç kimse bir işine bakmazdı. Gaflet ve uzun emel, kötü olduğu kadar aynı zamanda iki büyük nimettir. Eğer bu ikisi olmasaydı, müslüman sokakta yürüyemez hale gelirdi. İnsan genelde ahmak olarak yaratılmıştır. Eğer her şeyi inceden inceye düşünebilseydi, hiç kimse geçimi için çalışmazdı. Dünya, mamurluğunu, ahmakların gafletine borçludur. Ne gariptir ki, ölüm senin peşinde, sen ise dünyalık peşindesin. Zahitlik, kaba kumaş giymek değil, uzun emeli bırakmaktır. Ölüm boyna asılı, dünya ise sırtınıza yüklenmiştir. İnsan, kılıç, boynuna vurulacak gibi ölüme hazır olmalıdır. Her gün ölüme yaklaşmaktasın. Ecelin geldi denilmeden ölüme öyle hazırlıklı ol ki, Azrail aleyhisselam gelince, (Az izin ver de, bende hakkı olanlarla helalleşeyim, oğluma telefon edeyim, şu işimi şöyle yapsın, kiminde borcum var, kiminde alacağım var. Bu işlerimi bir halledeyim) demek ihtiyacını hissetmemek gerekir. Vasiyeti her zaman hazır bulundurmalıdır. Uzun emelli olmanın sebepleri Uzun emelli olmanın sebepleri nelerdir? Uzun emelli olmanın iki sebebi vardır: Biri dünya sevgisi, diğeri de cahilliktir. Dünya sevgisi nedir? İnsan, dünyanın faydasız ve günah olan zevklerine alışırsa, artık bunlardan ayrılması zor olur. Alışmış kudurmuşa benzer derler. Uyuşturucuya değil, tavlaya veya herhangi bir oyuna bile alışan ondan kolay kolay vazgeçemez. Bu faydasız veya zararlı şeylerin hepsine birden dünya denir. Bunları sevmesine de dünya sevgisi denir. Alıştığı bu sevgilerden mahrum kalacağını düşünerek ölümü düşünmek bile istemez. İnsan hoşlanmadığı şeyden nefret eder, ondan uzaklaşmak ister. Onun için ölümden çok korkar. İnsan boş hayallerle doludur. Arzusuna uygun birçok şey ister. Arzularına kavuşmak için de dünyada uzun müddet kalmayı ister. Uzun müddet yaşamak için de, muhtaç olduğu şeyleri elde etmeye çalışır. Çoluk çocuk ister, ev ister, araba ister, bilgisayar ister. İster de ister. Kalbi bunlara bağlanır. Günleri bu işlerin meşgalesi ile geçer. İhtiyaçlar tükenmez, biri biter biri başlar. Ahiret işini erteler Ahiret işlerini ise hep erteler. Böylece yaklaşmakta olan ölümü unutur. Beklemediği bir anda ölüm onu yakalar, fakat iş işten geçmiştir. Cehennemliklerin çoğunun çektiği ceza, bugünkü işi yarına bırakmalarındandır. Pişman olmamak için ölümü hiç unutmamalı, bugünkü ahiret işini yarına bırakmamalıdır. (Kimi ve neyi seversen sev, sonunda ondan ayrılacaksın) hadis-i şerifini unutmamalı, hiç ayrılık olmayan gün için hazırlanmalıdır. Uzun emelli olmanın ikinci sebebi ise cahilliktir. Kimi gençliğine güvenir, ölümü çok uzak görür. Halbuki ihtiyarlar gençlerin onda biri bile değildir. Bunun sebebi de gençlerden daha çok kimse öldüğündendir. Bir yerde bir ihtiyar ölürse, bir tane çocuk, bir de genç ölür. Kimi de kendini sıhhatli gördüğü için ölümü uzak görür. Sapasağlam kimselerin öldüklerini işitmiyor muyuz? Kimine kalb sektesinden gitti diyoruz, kimine başka bir sebep uyduruyoruz. Ölmek için mutlaka hasta mı olmak gerekir? Trafik kazaları, depremler, anarşistler hasta sağlam, genç ihtiyar demiyor. O halde yapacağı hayırlı işleri, ibadetleri ileriki günlere bırakmamalıdır. Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyenler helak oldu) buyurdu. Tevbeyi geciktirmek Sonra tevbe ederim ve iyi şeyleri daha sonra yaparım diyorsan, ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tevbe etmeyi, bugün etmekten kolay sanıyorsan, aldanıyorsun. Çünkü tevbe, geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca, hayvana yokuş önünde yem vermeye benzer ki, faydası olmaz. Senin bu hâlin, şu öğrenciye benzer ki, dersine çalışmayıp, imtihan günü hepsini öğrenirim sanır ve ilim öğrenmek için, uzun zaman lazım olduğunu bilemez. Bunun gibi, nefsi temizlemek için de, uzun zaman mücahede etmek lazımdır. Ömür, boşuna geçince, bir anda, bunu nasıl yapabilirsin? İhtiyarlamadan önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin ve sıkıntı çekmeden önce rahatlığın ve ölmeden önce hayatın kıymetini bilmezsen çok pişmanlık çekersin. Zor olsa da dünya sevgisini kalbden çıkarmaya çalışmalıdır. Ahiret gününe ve orada ya sonsuz cezaya veya sonsuz mükafata kavuşacağını kesin olarak bilen kimse, yavaş yavaş dünya sevgisini bırakmaya çalışır. Çünkü önemli şeyi sevmek önemsizi kalbden çıkarır. Bir arkadaş, (Çocuklarımı severdim, fakat torunlar olunca, onları sevmeye başladım. Hatta torunlardan önemli olan şeyleri sevince, torunları da unuttum) demiştir. Demek ki aklı olan kimse, en önemli şey üzerinde durmalıdır. Ölüm bir gerçektir. Ahirette sonsuz kalınacaktır. Dünyaya tekrar dönüp iyi amel işleme imkanı olmayacağına göre, Peygamber efendimizin öğütlerine uyarak kendimizi ölmüş kabul etmek, ona göre geçici arzulardan uzak durmak gerekir. B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Ben şüphesiz Allah'a teslim olanlardanım' deyip, salâh ile çalışarak Allah'a davet eden kimseden güzel sözlü kim vardır? «Fussilet, 41/33» De ki: İşte benim yolum bu! Basiret üzere Allah'a davet ederim ben ve bana tâbi olanlar; ve Allah'ı tesbih ile tenzih eylerim ve ben müşriklerden değilim! «Yusuf, 12/108» Sadâkallahül Azim MAL verdiğin zaman SAADETİMİZİ KUVVET verdiğin zaman AKLIMIZI İKTİDAR verdiğin zaman BASİRETİMİZİ BELA verdiğin zaman İMANIMIZI NİMET verdiğin zaman MERTLİĞİMİZİ ZORLUK verdiğin zaman SABRIMIZI BİZDEN ALMA! ..... ALLAH'IM Amin... ---- Cennet yeli*Fatimâ Hümeyrâ Kavak Almanya Bayan, 24 23.11.2008 15:50 Allah sizden razi olsun İrfan Yılmaz hocam asagidaki bu anlamli ve bir o kadar aciklayici TAHLiL icin size bütün kalbimle tesekkürler ediyorum... Siir ve edebiat adina sonsuz tesekkürler... Saygi Selam ve baki hürmetlerimle.... ---- Sevgili kardeşlerim: Fatıma Hümeyra Kavak ve Sevim Yakıcı'ya sevgi ve saygılarımla. Öncelikle her ikinizi de sevgi ve saygı ile selamlıyor gözlerinizden öpüyor her şeyin sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olması dileklerimi sunuyorum. Fatima kardeşimi hiç görmemiş olsam da Sevim kardeşimle bizzat görüşme fırsatı buldum. Yazacaklarımın saklı ve gizlisi olmadığı için buraya neşretmekte bir sakınca görmüyorum. Ben ortada çalınmış bir şiir falan görmüyorum. Olsa olsa buna esinlenme deniz ki bu da gayet doğaldır. Fatıma mı Sevimden esinlenmmiştir, yoksa sevim mi Nurullah Genç'ten esinlenmiştir; Her ikisi de sayın Nurullah Genç'in YAĞMUR adlı şiirinden esinlenmiştir beraberce görelim. Önce hocamızın şiirinin giriş bölümünü inceleyelim. Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat Yıllardır boz bulanık suları yudumladım ... Şiirin 7 + 7 = 14 hece sayısı ve ababcc kafiye şeması ile yazıldığı görülüyor. yani düz kafiyeli beyit üzerinde çapraz kafiye ile altı mısralık bir bend elde edilmiş. şimdi kardeşimiz Sevim Yakıcı'nın şiirini görelim: Ey Gönüller Sultânı, kemâli gerçek aşkın, Şu dünya gurbetinde boz bulanık bir suyum Mühürlü yüreğimle aklım bigane, şaşkın, Kaçınılmaz gerçeğin gayesiz yolcusuyum. İşte tüm saltanatım, işte çorak kâinat, Bir güç ki yalpalıyor, geçen zamana inat! Hece sayısı durak ve kafiye şeması tamamen aynı. Şimdi de kardeşimiz Fatıma Humeyra Kavak'ın şiirine göz atalım. Tûl-i emel yandıkça; zül şehvetlere kandın Gününü gün ederken, söyle senin ne derdin İhtiraslar sardıkça; kesin kes aldanandın Nefsin arzusu ile, gizlerde esiverdin Bu aleme daldıkça; ipler elinde sandın Vicdan muhasebesi, sızıyı kesiverdin 7 + 7 = 14 ancak ababab Nurullah Hocamızın da Sevim kardeşimizin de kafiye düzeninden daha farklıdır. Her iki kardeşimiz de yukarıya alınan bendlerin başına aaa kafiye düzeni ile üç adet mısra eklemişlerken Hocamız üç mısrayı bendin ardından kullanmıştır. HER İKİ KARDEŞİME de şunu söylüyorum. Şairlerin bir birinden etkilenmemesi mümkün değildir. Hiç bir kafiye veya örgüsü kimsenin şahsına münhasır değildir. Önemli olan kafiye ve şemasını alırken farklı temada yeni bir şiir yazabiklmektir. Ben bu açıdan bakıldığında yukarıda affına sığınarak şiirlerinden birer bölümü buraya yazdığım kardeşlerimin şiirlerinin bir birinden farklı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Daha farklı bir değil iki örnek kendi şiirlerimden vereyim: Gördüğüm ve Kördüğüm kafiyelerini yıllarca önce bulmuştum ve ilk olarak 2006 yılında: Ayrılığa düşmüşüz, hasret girmiş araya, Söyler misin sevgilim, rüya mıdır gördüğüm? Beni esir almışlar, seni gözde saraya; Yumak yumak dolaşmış, aşkımız bir kördüğüm... Yukarıda görüldüğü gibi bir şiirimde kullanmıştım. Arada geçen zaman içinde mutlulukla gördüm ki bu kafiye o kadar çok beğenildi ki yüzlerce şair kardeşim tarafında kendi şiirlerinde başarıyla kullanıldı üstelik benim kullandığımdan da çok daha başarılı bir biçimde... İkinci örnek Tabibim adlı şiirimdir. Fesih Aktaş hocamız şiire nazire yazdı o kadar da güzel bir nazire yazdı ki benim tabibim adlı şiirim yazılan muhteşem nazirenin gölgesine kaldı. Bu örnekleri niçin mi verdim: '' Bunun ben buldum! '' iddiaları ile ortaya çıkmadan önce çok düşünmek gerekir. Benim aababb, ccdcdd,.. Kafiye düzeni yazdığım Mürekkebi Gözyaşım Olan Kalem adlı ödüllü bir şiirimin kafiye düzenini kardeşim Fatıma Humeyra Kavak yazdığı yeni bir şiirinde denedi. Gerçeği söylamak gerekirse muhteşem bir şiir ortaya çıkmıştı ve ben de severek altına MUHTEŞEM olduğunu belirten bir yorum yazmıştım. Sevgili kardeşlerim aranızdaki tartışmayı gereksiz bulduğum için yukarıdaki örnekleri verdim. Şu sözüm size değildir lütfen alınmayın. Gözlerden çöp arama huyundan vaz geçelim. Hiç bir şarimizin gözü çöpe layık değildir. Kaç gündür yazılanlardan yüreğim kan ağladı. İkinizi de ne kadar sevdiğimi bilirsiniz. Bu gereksiz sürtüşmenin burada son bulması dileklerimi iletiyorum. Ve gönlümü en çok yaralayan konu ise tartışmanıza bazı dini bilgilerinizi de ilave etmeniz oldu. İşin en talihsiz yanı da bu oldu. Hakk'ın yüce katında hangi kulun hangi kuldan daha üstün olduğuna biz kul olarak karar veremeyiz. İki kardeşimden de ricam şudur: İkinizi de gözümün nuru olarak görürüm bunu bilirsiniz. Karşılıklı yazdığınız sürtüşmeli yorumlarınızı kendiniz siliniz. Tabi ben de yaşıma ve problemli gözlerime rağmen aranızdaki sürtüşmenin sona ermesi için yorucu bir çalışmayla yazdığım bu yazıyı sileceğim. Geride pırıl pırıl şiir kalsın ortada. antolojimize sahip çıkalım. Güzellikleri ve nimetlerinden beraberce kardeşçe yararlanalım. Bu kısır çekişmeler sizi bir yere taşımaz. Belki yazdıklarım işinize gelmez beni de tartışmanın bir muhatabı veya tarafuı konumuna getirirseniz abinizi çok daha üzmüş olursunuz. Her şeyin kardeşlerimin ve sevdiklerinin gönlüne göre olması dileklerimi sunar sevgiyle gözlerinizden öperim. Sevgi ve saygılarımla. İkinize de eşit mesafede olan abiniz: İrfan Yılmaz.
TÜM YORUMLAR (102)
Maverâ yolları dar! dikenli gezemedin
Şüpheliyi terkedip! hakikat sezemedin
Sevgili kardeşim,zaman zaman mesajlarındaki eserlerini okuyup geçiyordum.Ama derya diyebileceğim bir Allah dostuyla bu gece karşılaştım.Yüreğine sağlık kardeşim.
*****Olur cennet nimeti; şükürde rikkatinle
*****Dagılmış hezimeti; toparla dikkatinle
*****Sarsın kalbini halâs, candan sadâkatinle
*****Ya rasuli kibrîyâ, medet şefeatinle
*****Lutfet yüce Hüdâvend, genişlet vüs'atinle
çok mükemmel bir baş yapıt.Allah bizi doğru yoldan ayırmasın.Hümeyra gönlümüze ışık oldun.Allah sizi cennet ve cemali ile müjdelesin .gül kokan kaleminiz daim olsun.
İman ışıklarını, kalbine serpemedin
Üftade bir gönülle; himmetle öpemedin
Aşk ile teslim olup, gözünü kırpamadın
Tûl-i emel yandıkça; zül şehvetlere kandın
Gününü gün ederken, söyle senin ne derdin
İhtiraslar sardıkça; kesin kes aldanandın
Nefsin arzusu ile, gizlerde esiverdin
Bu aleme daldıkça; ipler elinde sandın
Vicdan muhasebesi, sızıyı kesiverdin
Tükenen sevgiler tavk, akan yaşlarımızı
Bölüşmedik bir lokma, çattık kaşlarımızı
İnsanlık ne alemde, gör telaşlarımızı
Yetim başı oksayıp; ah sevindiremedin
Çaresizlik kuşattı, sokaklarda terânen
Âsk-ı marifetullah, gönle indiremedin
Viran oldu yıkıldı leylim ley gönül hanen
Tek olan mağbudunu, kalbe sindiremedin
O kadar çogaldı ki! türlü istek bahanen
Ölüm çok uzak sandın; bir ihtimal avundun
Kendini nimet saydın, hoş kokulu kavundun
Türlü dalâvereyle, sen nefsini savundun
Hiç kimseler duymadı; sevgi sözcüklerinden
Kıvrandıkça derinden, hep biraz daha kaydın
Serpemedin kalplere, duygu gölcüklerinden
Hiç böyle olur muydu? bir çözüm arasaydın
Kimse emin olmadı, sins gülüçüklerinden
Geçip giden günleri, yaşıyorum kâr saydın
Söyle hani nerede? ucuz kahramanların
Bol kahkaha atarak, boşa geçti anların
Hep heder oldu gör bak! kıymetli zamanların
Bana dokunma da sen, yılan bin yaşa emi
Böyle gelmiş gidiyor; her şey gider mi sandın?
Arzuların meçhulde, gezinen kederde mi
Dar kalbine yüklenen, vesveselere kandın!
Türlü aldanışlarda, bırakmışsın erdemi
Ömür an kadar kısa, gör işte bak aldandın!
Yılanın kör başını, ihlasla ezemedin
Maverâ yolları dar! dikenli gezemedin
Şüpheliyi terkedip! hakikat sezemedin
Daha yaşım genç diye; koca ömrü tükettin
Bir elini kaldırıp! bir elinle dalmadın
Halife'siydin Rabbin; pâk ömrü hebâ ettin
Mevlânâ derviş Yunus; öze gönle salmadın
Rabbin emanetini, acz içine hapsettin
Var oluş gayesini, hiç ciddiye almadın
Şahit amel defterin; verilince eline,
Oyunda oynaştaydın; dönde bak ahvâline,
Kör nefs ne hale düştün; şimdi ağla haline! ..
*****Bulur musun? hikmeti; yeniden şevkatinle
*****Olur cennet nimeti; şükürde rikkatinle
*****Dagılmış hezimeti; toparla dikkatinle
*****Sarsın kalbini halâs, candan sadâkatinle
*****Ya rasuli kibrîyâ, medet şefeatinle
*****Lutfet yüce Hüdâvend, genişlet vüs'atinle
vicdanı nefs adlı şiiriniz gerçekten oldukça güzel sevgili fatima hümeyra can kutluyorum güzel kardeşim yine kendinize has yine kendi uslubunuzda ve çizginizde harika bir şiirdi on tam puan benden bu harika şiirinize selam ve sevgilerimle
İmanlı yürekden çoşmuş bir çağlayan gibi. Hayranlıkla okudum. Rabbim Gayretinizi ve ilhamınızı daim eylesin.
100 üzerinden 100 puan ve tebrikler
Selam, saygı ve dualarla Allah'a emanet olunuz
Seyfeddin Karahocagil
TÜM YORUMLAR (102)