Sivas ın içinde mahşer kuruldu
Baş üstünde baş kalmadı Veysel im
Kahpe ateşiyle mertlik vuruldu
Göz üstünde kaş kalmadı Veysel im
Madımak ta alev alev yel esti
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Güzel dörtlük için çok teşekkür ediyorum saygılar sunuyorum
Uzun ince bir yoldayız Veyselim
Sağımızda solumuzda yol kara
Biliyoruz ne haldeyiz Veyselim
Madımakta yürek kara ruh kara
Nazan Yinanç
Güzel dörtlük için çok teşekkür ediyorum saygılar sunuyorum
Emeğinize, yürek sesinize sağlık üstadım. Değerli kaleminizden anlamlı ve güzel bir şiir okudum. Her dörtlük ayrı güzel her satırı ayrı değerde harikalar dökülmüş kaleminizden. Kaleminiz daim olsun. Selamlar
Gül kurudu sazlar sustu öylece
Aydınlık yarınlar soldu böylece
Ateş yandı yürek kordu sadece
Yürek tellerimde kuş kalmadı Veysel'im...Kemal Bölükbaşı.
bu kadar güzel bir eseri neden geç okumuşum diye kendime çok kızdım...selamlarımla.
nice dost gördü nice
yol bildi uzun ince
sadık yarine sarılıp
yürüdü gündüz gece
Veysel in deyimiyle
uzundur incedir yollar
gidilir gündüz gece
hayatın sonudur
yollar bitince
sıvası yaktılar doymadı nefis
yavaş yavaş erzincana geldiler
bir gece yarısı sabaha karşı
adım adım erzincanı yaktılar
yıllar sonra yine bir neron türedi
yılların kardeşlerini diri diri yaktılar
ülkeyi bir baştan kana boyadılar
kana doymadılar kan içiciler
toplumun arasında beyni yıkanmışlar varmış, vardı ve var olacak. madımak olayı o hain beyni yıkanılmışlar tarafından yapıldı. ama arkalarında onları tetikleyenler vardı ve onlar hep gizli kaldılar ve kalacaklar. aslında bu olaylar bizi halk olarak birbirimizden öteleştirmemeli. daha çok birbirimize kenetlenmeliyiz. şiirinizi okurken bunları düşündüm.
saygılarımla:
rr.akdora
İbrahim bey ağıtı siz ne güzel yazmışsınız işte,
okurken hüzün ve duyguyu insana yaşatan o kara günleri
hatırlatan bu şiiriniz için sizi kutluyorum
hatasız bir hece şiiri tebrikler. Sevgilerimle tam p. 10
panonuzda.
İZİN VERİN DE
Benim bu dünyada bir yerim olmadı,
Kuytu gövdemi saymazsak eğer.
Gövdem ki varla yok arası,
Hem varlığa, hem yokluğa değer.
Ama yüreğim hiç solmadı.
Bir gül koklayayım izin verin de.
Ben yaşama da, ölüme de inandım;
Tamamlarlar sanırdım eksiklerimi.
Çarşıları hep birlikte gezerdik;
Biri dostumsa, sevgilimdi öteki.
İkisinin adını yanyana andım.
Bir soluk alayım izin verin de.
Metin ALTIOK
Ne gül koklamaya, ne de soluk almaya...
Kendileri bilemezlerdi ki sevmeyi? Yaşamayı 'kula kulluk' ve karanlıkta el yordamı sananlar nasıl katlansınlar aydınlığa...
Aziz hatırasına saygıyla 'gerçek ozanların...'
Tebriklerimle İbrahim Bey, Kardeşim...
Şiirleşen, haklı yürek sesinizi alkışlıyorum sevgili dost..
Kaleminiz daim olsun dileklerimle..
Saygı ve Selamlarımla..
Bu şiir ile ilgili 29 tane yorum bulunmakta