Vesselam 
Aşkı bilmeyen aşktan Sevmeyi bilmeyen sevgiden Arkadaşlığı bilmeyen arkadaşlıktan Dostluğu bilmeyen dostluktan bahsetmesi, ne garip bir şey Vermeden almak göstermeden görmek herkes haklı herkes şikayetçi, çözemedim vesselam.
Kediye köpeğe gösterdiği sevgiyi şefkati insana göstermezken Güneş'e Ay'a Yıldızlara bakıp duygusal sözcükler dökülürken dilinden, yanında karşısında olan insana bir günaydın ya da merhaba demeye bile tenezzül etmezken, çevresinden ne kadar çok şey istediklerini gördükçe, kendine gelince ne çok güzel şeylerde beklentisi olduğunu gördükçe duydukça okudukça çoğu gösteriş budalası oldular, çözemedim vesselam.
Hırsız alın terinden bahseder yalancı dolandırıcı dürüstlükten ahlaksız onursuz gurursuz ardan namustan vefadan nurdan gururdan ahkam keser kendinin ne bok olduğunu bile bile sanki kimse onu bilmiyor sanarak aldatıp avutacak ya salak kendini, çözemedim vesselam.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta