şehir
günah çıkartıyor çocuklarından
kül dantelli kadın şarkı söylüyor
küskün mücevher
ceset yalımları içinde
asi, buruk bir şarkı
kadın
dili yengeçli
eli çabuk şarkıyı
yavaş yavaş söylüyor
geçiriyor sözlerini hücrelerinden
rehine bırakıyor gözlerini
çocuklar
günah çıkartıyor şehirlerinden
bir adım ileriyse
diğeri beri diyor karanlık
gönlü sönüyor kadının
dili öyle kapanıyor ki
bin bir sesten yüz alıp
yanıyor dudakları
-hep mi içe dönük günebakanlar
hepsi mi kendinden kilitli-
anahtarı daldırıyor göğsüne
çeviriyor dişliyi
-ha gayret
oynadı oynayacak
saklı aşkları düşün
düşün
yatağını kaybetmiş hasta
kırk derece ateşle zamanı sayıklıyor-
yüzüne yaban gözler yerleşiyor yeniden
ağır ağır tarıyor sokakları
balıkların ağı hüzünlü
sahaflarda dokunaklı kitaplar
çocuklar
ensiz sohbetlerle büyüyor
düz ekranlarda
şarkı ağzını geçmiş
damağına akıyor
birden
rahim gibi açıyor kapısını
bestesi kâgir, alacası katmerli
aksini suya yatırıp acıya dokunuyor
kadında şehir
şehirde çocuklar
Aynur Uluç
Kayıt Tarihi : 10.4.2006 15:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Yoksa kendimizi yaşamak mıdır? Veya herkesi ve her şeyi yaşamak mıdır?
Sanat uğraşıları ilgili insanlarda aslında her üç halin zaman zaman yansımalarını görmek kabil.
Ama bazı sanatkarlar empatide o kadar güçlü olabiliyor ki çocuk yaşta ihtiyar, salonda yaşarken çöpçü olabiliyorlar veya dağ başında bir taşın haleti ruhiyesini kuşanabiliyorlar.
Gözlem ama bir fotoğraf makinası gibi satıh gözlemcisi değil bu sanatkarlarca yapılan işlem.
Yani bir oğuz atay öyküsünde geçen tabirle bu tür sanatkarlar başkalarının camdan gördüğünü duvardan görebilme kapasitesine sahip oluyorlar.
Aynur hanıma ait epope şiir için de bu böyle.
İnsanlığın ve emeğin milyarlar yıl süren yürüyüşünün 'Aynur yaşıyla' sınırlı olmayan tarihsel kozmik birikimle çekilmiş bir fotoğrafı.
Bu defa şair zamana tüm zamanlara güçlü bir empati yaparak zamanın dili haline dönüşmüş
tebrikler
yaşlılar mısır yer ,kadınlar ağlardı aşka...aşka ağlandığını ilk orda gördüm ve sonra yavaş yavaş büyüdüm(büyüdükçe ağlamayı unutuyor insan galiba)
yağmur yağdığında geceleri yıldızların ıslanıp ııslanmadığını merak ederdim o yıllarda, sonra yıldızların çok uzak olduğunuda öğrendim dünyamıza...
çocukkende çok severdim vapura binmesini, büyüyünce kaptan olmak isterdim o yıllarda
Nazım hikmet beni ben nazım hikmeti hiç tanımazdım ama sonradan öğrendim ki o çocukları mavi limanlara çıkaran bir kaptanmış.(biliyormusun lisede bu şiiri okuduğum için okuldan atılmıştım,okulumuz deniz kıyısında şirin bir okuldu)
pes etmek yok kaptan
'Oynadı oynayacak
Ha gayret
Pes etmek yok, filmin bu sahnesinde
Yok elbet ama
Dikene bastırmış bir kere, göğsünü bülbül
Güle kanıyor…* '
TÜM YORUMLAR (2)