VER BİR SİGARA
İşçi mahallelerinde her vardiya başlangıçlarında
aynı hazırlıklar yıllardır süregelen bir gelenek olmuştur. Buralarda gün üçe bölünmüştür. Yaşam bu saatlere özgü yaşanır. Gruplu işçiler ve daimi işçilerin hayatları görünmez bir Kural ile birbirinden ayrı, fakat birbirlerine benzer sürüp gider. Maden ocaklarında çalışan gruplu işçiler bir ay maden ocaklarında çalışırlar bir ay köyünde istirahat ederler. Bu istirahat sözdedir, işçilerin çalışma hayatları köyünde başka kulvarda aynı yoğunlukta devam eder. Köy hayatı gruplu işçilik modeli ile kesintisiz sürer. Bir evden çalışan işçiler birisi A grubu işçisi diğeri ise B grbu işçidir. Bu uygulamanın maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarında aynı aileden çalışanları aynı kazaya maruz kalmalarını önler. Gruplu işçilerin her ayın başında ve sonunda köyden maden ocaklarına maden ocaklarından köye dönüşleri olağanüstü durumlar dışında hiç aksamaz. Bu değişimler ile görünürde başka başka insanlar olsa da yaptıkları iş icabı tornadan çıkmış gibi hemen hemen aynı insanlardır. Grup değişimleri göçmen kuşlar gibi her ayın sonunda 25/ 30 yerde kurulan tediye gişelerinden maaşlar ödenmeye başlarken aynı saatlerde köylerinde boş gruplarından işyerlerine doğru emeğin onurlu göçü başlar. Akşamında kimi pavyon dediğimiz işçi yurtlarında kimi köyünde ailesinin yanındadır.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta