Kara derler,yalnız günler karası
Zindan ömür,hasret yürek yarası
Ölüm ile yaşamanın arası
İşte zindan,işte azap burası
Suçsuz hesap vermek,ömür yarası
Damgalanmak; hepsi yüzün karası
Satılmayla; asılmanın arası
İşte ceza,işte hesap burası
Asılandan; özür dile,af dile
Bütün bunlar,ne yapılsa nafile
Hakkın terazisini,tutacak ele
İşte hüküm,işte infaz velvele
24.04.2001
Cemil DursunKayıt Tarihi : 17.5.2006 11:56:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Satılmayla asılmanın arası,suçsuz hesap vermek ve damgalanmak; ölüm ile yaşamanın arası; bu ifadeler ilk bakışta anlamsız görünebilir. Ama herkes hayatında belki ufak tefek belkide ciddi anlamda bir haksızlığa uğramış veya başkasına karşı haksızlık yapmış olabilir. Ama hukukçu olmasalarda,haksız bir meseleyi çabuk kavrarlar ve müteessir olurlar.Her iz silinir haksızlık ve adaletsizliğin bıraktığı iz silinmez. Sıradan vatandaşlardan tutunda,şair,yazar,devlet adamı bir çok insan telafisi imkansız en acı adaletsizliklerin bedelini canlarıyla ödemişlerdir.Tarih çok açık olarak bunun örnekleriye doludur.Yıllar önce halkının iradesiyle iktidara gelenler,hakimiyet kayıtsız şartsız milletin olmasına karşılık,millet iradesi dışında kuvvet iradesiyle yargılanmışlar,yine bu yargılamayı ne yazıkki hukukçular yaparak sonuçlandırmışlar ve neticesi cinayet! Cinayet diyorum; çünkü yıllar sonra yine Millet iradesini temsilem TBMM. tarafından kanunla bu haksız yargılamaya maruz kalan insanların cezaları kaldırılmış,suçsuz ve masum oldukları kabul edilerek itibarları iade edilmiş,başlarına abide dikilmiştir.İtibarları iade edilmiştir ama haksız kıyılan canları,tahdit edilen hürriyetleri,kırılan onurları,ve insanların yüreğinde bıraktığı manevi ızdırap silinememiştir. Yine anarşist olarak yargılanan bazı insanlarımızında yıllar sonra ölüm cezaları kanunla kaldırılmıştır.Kaldırılamayan bir şey var.O da kaybedilen can,yıkılan onurlar,vicdanlara bırakılan kara lekeler,saymakla bitmez. 2709 Sayılı T.C.Anayasasının 38. maddesi '' Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz '' hükmüne amirdir.Buna karşılık, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 131.maddesi '' Memrun ceza mahkemesinde mahkum olması yada olmaması disiplin cezası uygulanmasına engel teşkil etmez '' hükmüne amirdir. Burada açıkça görüldüğü üzere, memurun ceza mahkemesinde mahkum olmaması disiplin cezası uygulanmasına engel değildir.Mahkum olmamak hiç cezaya gerek kalmaması,beraatı demektir.O zaman Anayasamızın 38. maddesi karşısında; yine Anayasanın 11.maddesi gereği Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağı gözetilmeden 657 SK.nun 131.maddesi Anayasamıza uygunmudur. Disiplin amirleri ve disiplin kurulları '' Anayasanın 38.maddesinden muaf olup,memrun ceza mahkemesinde mahkum olması yada olmamasına gerek kalmaksızın,anayasa üstü gizli bir yetkiyle hiç bir bağımsız Mahkemenin veremeyeceği kararı vermeye muktedir olacaklar.İşte bu var olan gerçek.Özel kanunların ve yönetmelik ve tüzüklerin,hatta genelgelerin anayasamıza uygun olup olmadığının gözden geçirilmesi Hukukçular üzerinde ve yasama yetkisine sahip olanlar için vicdan borcudur. Bu şiirde son kıta tüm özeti anlatmaya kafi diye düşünüyorum,asılandan,zulme ve haksızlığa uğrayandan özür ve af dilemek yada bunları telafisi imkansız cezaya mahkum ettikten ve haksız veya yargısız infaz yaptıktan sonra elbette HAK (Adalet) kın terazisine hükümde infazda velvele (Beyhude) Bu bizzat yaşanmış bir haksız yargılamanın hikayesidir. Tarihe tanık öyle sahneler,öyle tanıklar vardırki; Dalları darağacı görevi olarak kullanılmış,ancak dilleri olupta tanık olduklarını anlatamayan çınar ağaçları, ne olduğuna anlam veremedikler,belki ibret,belki gözdağı olarak kalanlara mesaj olarak çınar ağaçlarında asılıp günlerce teşhir edilenleri ya ibret veya korkuyla seyredip geçenler yada bakmaya dahi cesaret edemeden gözünü kapatıp,başını çevirip geçenler tanıktır manzalara; sadece muamma adaletsiz bir kuvvetin hukuk gösterisi! ! ! ''Önce sanığı asalım,yargılamasını sonra yaparız'' kararı veren mahkemeler gördü bu millet ve tarih tanıklık etti.Asmak için sebep aramaya bile gerek görülmedi belki,sebep arandıysada asılması gerekenler yada istenilenler asıldıktan sonra sebepleri aranmıştır. Bunlar bir atıf,bir şaka yada espri değil; 18 Eylül 1920 de kurulan İstiklal Mahkemelerinin,yargı tarihimize miras olarak bıraktığı bir karardır ''Sanığın idamına,yargılamanın devamına'' karar verilmiştir. Bu yargı tarihinin karanlık manzarası demokrasi tarihimizede ''Açık oy,gizli tasnif '' sistemiyle yansımış.Devamında, hukuk dışı,anti demokratik kurallarla önü kesilen Milli Hakimiyet (Millet İradesi) yine hukukçular eliyle ne kararlara ve yasaklara imzalarını koymuştur.Bu kararlarla kırılan kalemleri,yine Milletin İradesi telafi etmeye çalışmış ve zamanın kendi diliminde suçlu olanları Milet suçsuz bulmuş ve itibarlarını iade etmiş ve üzerlerine anıt dikilmiştir. Yine Kendi zaman dilimlerinde anarşist olarak yargılanıp idam edilenlerden kanunla ölüm ceaları idam sedildikleri tarihten yıllar sonra kaldırılmıştır. ''Hiç bir ceza; kişinin gerek kendisinin,gerekse hayatını ikmal ve iadame ettirmekle mükellef olduğu eşiyle çocuklarını yaşama haklarını kısıtlayıcı nitelikte,çalışma ve hayatlarını kazanma haklarından mahrum bırakılarak,yoksulluk ve açlığa terk edilmesinden ve çaresiz bırakılmasından daha ağır ve acı çektirici olamaz. T.C. Anayasasının 38. maddesi karşısında; yine Anayasamızın 11.maddesine karşılık 657 Sayılı DMK.nun 131.maddesi Anayasaya aykırı olmakla, '' Adli yargı sonuçlanıp kararı kesinleşmeden; Memurun ihracına,yargılamanın devamına'' daha ne infazlar ve karar görünür.
![Cemil Dursun](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/05/17/velvele-3.jpg)
TÜM YORUMLAR (2)