Velime Yemeği Şiiri - Hanifi Kara

Hanifi Kara
4043

ŞİİR


73

TAKİPÇİ

Velime Yemeği

VELİME YEMEĞİ

Velîme, düğün münâsebetiyle verilen yemek.

Düğünler neşe ve saadet günleri olduğu için, hem sevincin ortaya konması, hem de eş, dost ve fakirlerin doyurulmasına vesîle olması yüzünden dâvetlilere velîme adı altında düğün yemeği vermek güzel bir âdettir

Câhiliye döneminde de velîme yemeği mevcuttu. Hz. Peygamber (s.a.s.) , Hatice vâlidemizle evlenirken iki deve keserek velîme yemeği verdi. Amcası Ebu Talib de bu münâsebetle ziyâfet tertipleyerek Hz. Peygamberi ve Hatice vâlidemizi evine dâvet etti. Resûlullah, diğer hanımlarıyla evlenirken de düğün yemeği verdi; böylece âdetten olan velime yemeği sünnete dönüşmüş oldu. Nitekim Abdurrahman bin Avf’ın evlendiğini duyunca: “Bir koyun keserek de olsa düğün yemeği ver.” demiştir. Bunun en canlı örneğini Hz. Ali ile Hz. Fâtıma vâlidemizin düğünlerinde görmekteyiz. Hz. Ali bu iş için, yarım ölçek arpa ödünç almak üzere zırhını bir yahudiye rehin bırakmıştı. Düğünde çekirdeği çıkarılmış kuru hurma, un, yağ ve yoğurt karıştırılarak yapılan bir yemek ve arpa ekmeği sunulmuştur. O günün şartlarına göre bu, iyi bir ziyâfet sayılırdı. (Asım Köksal İslâm Tarihi)

Hz. Peygamber (@) , Zeynep vâlidemizle evlendiğinde bir koyun kesmiş, Sâfiye vâlidemizle izdivacında da hurma ve sevik (kavrulmuş unla yapılan bir çeşit yemek) ikram etmiştir.

Velîme yemeğinin şekli, düğün sahibinin mâli gücüne göre değişir.

Düğün yemeklerinde haram olan şeylerin ikram edilmemesinin yanı başında gösterişten uzak, şöhret âlameti taşımaması da esas olmalıdır. Peygamber Efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Birinci gün yemek vermek haktır, ikinci gün yemek vermek güzeldir, üçüncü gün yemek vermek riyâdır.” Ayrıca yapılan dâvetlere zenginlerle birlikte fakirlerinde çağrılması gerekir. Fakirlerin çağrılmadığı ziyâfetler için Allah Resûlü şöyle buyurmuştur: “Dâvetlerin en kötüsü, zenginlerin çağrılıp, fakirlerin mahrum edildiği düğün dâvetidir.”

Meşru olmak şartıyla her türlü dâvete katılmak gerekir. Hatta dâvete icâbet “vâciptir.”

Maddi durumu müsâit olanların gelini gece değil gündüz çıkarması ve velîme vermesi sünnete uygun bir hareket olur diye düşünüyorum.

Düğündeki ikram ve eğlencelerin İslâmî kaidelere uygun olması esastır. Uygun olmayan ziyâfet ve merâsimlere katılmanın dini hükmüne gelince; şâyet çağrılan yerde gayrı meşru bir şey söz konusu ise böylesi dâvetlere katılmamak gerekir. Eğer mahiyeti önceden bilinmeden böyle bir dâvete icâbet edilmişse, mümkünse haramlara müdâhale edilir, müdahale etme gücü yoksa o mekânın terk edilmesi uygun olur.

Ziyâfet sofrasında içki içiliyorsa, kim olursa olsun sofrada oturmaması gerekir. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah ve ahiret gününe iman eden kimse, içki içilen sofraya oturmasın.”

Günümüzdeki dâvetlerde genellikle İslâmî prensiplere uyulmamakta, içkili, danslı v.s. dinen yasak olan her türlü davranışlar sergilenmekte, arkasından da Kur’an-ı Kerim ve mevlit okutulmaktadır. Birbirine taban tabana zıt olan bu manzaralar toplumumuzdaki dinî ve millî zaafı açıkça ortaya koymakta, batı taklitçiliği uğruna neleri fedâ ettiğimizi ve ikili bir şahsiyete daha doğrusu şahsiyetsizliğe büründüğümüzü göstermektedir.

Aile müessesesi kutsaldır ve toplumun temelini teşkil eder. Böyle kutsal bir müessesenin temeli atılırken haramlar üzerine değil, kutsal prensip ve davranışlar üzerine bina edilmesi gerekir. Yanlışlar üzerine doğrular bina edilemez...

'Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz...'

'Bozuk kantar doğru tartmaz...'

Selâm... Sevgi... Duâ ile...

Kalın sağlıcakla...

Hanifi KARA

Hanifi Kara
Kayıt Tarihi : 31.7.2009 08:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hanifi Kara