Vefasızmışsın… Şiiri - Ali Cihangir

Ali Cihangir
15

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Vefasızmışsın…

Bir temmuz sıcağında çıktın karşıma,
Sıcak gülüşlerin,
Candan görüntün
Temmuzun yakıcılığını unuttururken gönlüme,
Bazı günler martın dondurucu soğuğunu,
Bazı günler
İlkbaharın kır çiçeği dekorunu yaşattın yüreğimde…

Kısa oldu gülüşüm…
Ve sonbaharın
Ekim rüzgarlarıyla kaybolup gittin…
Habersizce…
Sessizce…
Bir “hoşça kal” bile demeden…
Vefasızmışsın deriz gözlüm,
Vefasızmışsın be kardelen çiçeğim,
Vefasız…

Ve gittin işte…
Gittiğin yerde beni anlat dostlarına,
Yeni dostlarına beni anlat…
“geldiğim şehirde biri vardı,
Saftı, temiz kalpli duygusal biriydi,
Beni seviyordu” de…
“bunu anladım,
Anlayınca bir oyuncak gibi oynadım onunla,
Gururuyla,
Onuruyla,
Benliğiyle oynadım” de…

Öğün…
Gurur duy kendinle,
Bana yaptıklarınla…
“kaçkez yıkıldığını gördüm,
Ben habersizce geldim buralara,
O şimdi ne haldedir” de…
“biliyorum; yine yıkılmış,
Yine ağlıyordur şimdi” de…
Ve gurur duy işte…
Yıkılışımla, tükenişimle,
Kayboluşumla gurur duy…

Bilmiyorum, anlamıyorum,
Anlayamıyorum doğrusu…
Seni tanıdığım halde,
Nasıl bir insan olduğunu bildiğim halde,
Niçin hala senden bahsediyorum?
Niçin hala seni seviyorum?

Evet, sen gittin…
Habersizce…
Sessizce…
Bir “elveda bile demeden…
Vefasızmışsın be kardelen çiçeğim, vefasız…
Ama dedim ya;
Gittiğin yerde benden bahset,
Merak etme ben anlarım benden bahsettiğini,
Ben hissederim yüreğimle beni konuştuğunu…

Alay et istersen…
Ama böyle benim sevdam be güzelim,
Bitmez, yürekten geliyor çünkü…
Sen boşver…
Bir oyuncak gibi oynasan da benimle,
Fark etmez…
Ben sevdim ya seni,
Yürekten,
Gönülden,
Delice sevdim ya…
Sen yine de gittiğin yerde
Dostlarına bahset benden…
“benim için deli-divane olan biri vardı,
Onunla alay ettim,
Onunla oynadım” de…
“birkaç defa yüzüne güldüm,
Onu seviyormuş gibi yaptım,
Eğlendim onunla,
Bir çocuğun oyuncağıyla oynadığı gibi
Oynadım onunla” de…
Ne dersen de, fark etmez…

Ve birgün çekip gideceğini bildiğim halde,
Benimle eğlendiğini,
Beni sevmediğini bildiğim halde,
Seni niçin sevdim?
Sana neden böyle yürekten bağlandım?
Bilmiyorum…
Anlamıyorum…
Anlayamıyorum doğrusu…

Hani “deniz gözlüm” diye bir şiirim vardı ya,
Senin için yazmıştım o şiiri…
Diyeceksin ki;
“benim gözlerim denize mi benziyor?
Mavi değil ki benim gözlerim” diyeceksin…
Haklısın…
“deniz gözlüm” dedimse sana
“maviş gözlüm” demedim ki…
Denizin gizemi saklıydı gözlerinde…
Denizin büyülü dünyası vardı bakışlarında…
Bilinmeyen,
Görünmeyen,
Anlaşılmayan büyülü dünyası…
O nedenle “deniz gözlüm” dedim,
O nedenle yazdım o şiiri sana…

Hatırlıyorsun değil mi?
Bir gün bana;
“gözlerin çok güzel,
Ama yanlış kişilere bakıyorsun” demiştin…
Öyle bir not bırakmıştın masama,
Haklıymışsın,
Hem de çok haklı…
Ve yine hatırlıyorum da;
“bizim çocuğumuzda mavi gözlü olur,
Çünkü çocuklar
Göz rengini babalarından alırlarmış” demiştin…
O gün sabaha kadar
Mutluluktan uyuyamamıştım…
Seninle hayaller kurmuş,
Umut ülkemde bir villa inşaa etmiştim…
Ama bilemezdim ki benimle alay ettiğini…
Onurumla oynamak için bu sözleri söylediğini…

Demek gittin ha…
Habersizce…
Sessizce…
Bir “elveda” bile demeden…
Giderken bir 5 dakika uğrasaydın keşke…
Birkaç defa
Sahte gözyaşları dökmüştün yanımda…
Yine dökerdin birkaç damla…
Yine sızlardı yüreğim…
Bu şehirden,
Benden ayrılıyor,
Gidiyorsun diye ağladığını zannederdim…
Çünkü sen iyi bir başrol oyuncusuydun…
Yine rolünü başarırdın,
Önceki rollerin gibi…
Ve ben yine inanırdım sana…
Yine üzülür,
Yine yıkılır,
Yine kahrolurdum…

Tarih 30temmuz…
Günlerden Cuma idi…
Saat 15.30 civarı…
Bilmem hatırlar mısın?
Mavi ajandamı sana uzatmış;
“içinden geldiği gibi bir şeyler yaz” demiştim…

Ve sen;
“ne yapmam gerekli,
Söyle de yapayım,
Öl de öleyim,
Yeter ki bir şeyler söyle,
Senin için her şeyi yaparım,
Sen her şeye layıksın,
Sevmeye, sevilmeye değersin,
Beni günden güne eritiyorsun,
Bir canım var, sana feda olsun,
Onu da sen al,
Yeter ki al.” Diye yazmıştın…

Bende sana “senden canını değil
Sevgini istiyorum” demiştim…
Ve sen, yine susmuş
Yine seviyormuş rolü oynamıştın…
Yoksa,
Yoksa ben mi yanlış anlamıştım?

Hadi, böyle olsun bu aşkın da sonu…
Boşver…
Yine de gittiğin yerde beni hatırlayıp,
(biliyorum üzülmeyeceksin ama)
Yine de mutlu ol…
Hüzün bulutları dolaşmasın başucunda…
O deniz gözlerin ağlamasın…
Bir çift yıldıza benzeyen gamzelerin
Sakın solmasın…

Hatırlıyorsun değil mi?
11 Ağustostu hani,
Gün tutulmuş
Ay, güneşi ayırmıştı dünyadan…
İşte öyle ayrılıp gittin bu şehirden…
Ama habersizce…
Ama sessizce…
Ama bir “elveda” bile demeden…

Biliyorsun;
Düşlerimde yıldızlara salıncak kurmuş,
Ay’ın hilalinde salınmıştık seninle…
Saman yolundan şiirler okumuş,
Şarkılar söylemiştik
“biz ayrılamayız” diye…
Gerçi sen anlayamazsın bu duyguları,
Anlayamadın da anlattıklarımı…

Dün yine;
Yıldızlara salıncak kuracaktım…
Ay’ın hilalinde salınacak,
Saman yolunda şarkılar söyleyip
Şiirler okuyacaktım sana…

Ama;
Yıldızlar beni görünce,
Yıkılmışlığımı anlayınca
Kaybolup gittiler…
Ay bulutlarla anlaşmış,
Ay’ı bulutlar gizlediler…
Saman yolu açmadı kapılarını yüreğime…
Çünkü sen,
Çünkü sen yoktun yanımda…
Çünkü sen bu şehirde değildin…
Çünkü yüce dağlarda açan
Kardelenler kaybolmuştu…
Kardelenler ağlıyordu…

Sivaslı bir dostum vardı.
Kardelenlerden bahsettim yanında…
Hani şu, dağların zirvesinde,
Karların ortasında
Yaşam mücadelesi veren kardelenlerden…
Ve sana “sen benim kardelen çiçeğimsin,
KARDELENLER AĞLAMASIN” diyordum ya…
Sivaslı dostum
Bu kış Sivas’tan kardelen getirecekti sana…
Ama sen gittin…
Habersizce…
Sessizce…
Bir “elveda” bile demeden…

Şimdi masamda bir gül var,
Ceza verdim o güle, biliyor musun?
İşte o gün, o güle ne ceza verdim…
Su vermedim o güle,
Vazoya koymadım, kuruttum…
Şimdi o gül, kalemliğimde asılı duruyor,
Ve ıslak gözlerime bakıyor,
Kurumuş gözleriyle…
“niçin’ diyor…
“yani değer miydi? ” diyor…
“yani beni kurutmaya değer miydi?
Benim suçum neydi? ” diyor…
Haklısın be gül tanesi…
Ama bende suçlu değilim ki…
Bak beni kuruttular…
Beni de kopardılar dalımdan…
Kardelenimden ayırdılar…
Yıktılar, savurdular
Sonbaharın sararmış
Ekim rüzgarlarıyla birlikte…

Dostlarım seni soruyorlar,
Hiç birşey söyleyemiyorum…
Nasıl söyleyebilirim ki;
“o gitti… habersizce… sessizce…
Bir “elveda” bile demeden…
Nereye gittiğini dahi söylemeden gitti” diye…

Evet kardelenim…
Belki de bu son şiirim olacak…
Belki “elveda” deme zamanı çoktan geçti…
Sen bana; “hoşça kal” bile demedin ama
Ben sana; içim kavruluyor olsa da,
Yıkılmış olsam da
“güle güle güzelim” diyorum, “güle güle…”

Ve unutma kardelen çiçeğim
Dağlar ağlasa da,
Ağlasa da bütün çiçekler
Yer gök inlese de derdimden
Ben seni 30 ŞUBAT’ta sileceğim yüreğimden
30 ŞUBAT’ta

Ve yine söylüyorum;
Kardelen saçlarını
Sonbahar rüzgarları savurmasın…
Deniz gözlerin hiçbir zaman üzülmesin…
Yıldızları anımsatan bir çift gamzen vardı ya…
Yüreğimi aydınlatan…
Benliğimi aydınlatan bir çift gamzen…
Yüzün hep gülsün…
Gamzelerin ışık saçsın dünyaya…
Kendine iyi bak gittiğin yerde…
Benim gibi ağlama…
Benim gibi yıkılma…
Benim gibi kavrulma…

Ali Cihangir
18.10.1999 / 30.11.1999 / (N) Osmaniye

Ali Cihangir
Kayıt Tarihi : 28.2.2010 04:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Cihangir