Serin ikindilerle yıkanırken
Şu kısa ömrün sonbaharı,
Çıngırağını çalar çılgın rüzgâr.
Yaz(ı)ların hazin sonudur bu,
Değişmez.
Vedanın donuk mührü
Öper mutlaka her mektubu,
İki damla gözyaşı da pulu.
Mutlu Gavcar
Kayıt Tarihi : 18.3.2018 08:31:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hikayesi:
(2018 Kasım ayında Bizim Ece Dergisi Sahibi / Şair Ahmet OTMAN tarafından hazırlanan Bizim Ece Şairler Antolojisi: 2018’de yer almıştır.) ***** (İlk yazılış tarihi: 20/11/1997, 00:34; Lojman yemekhanesi, Ardahan) (Son tashih zamanı: 07/12/2021, 04:13; Kocasinan, Kayseri)
Ah, o mektuplar… Mektuplarımız… Ana sütü gibi saf/ içten/ leziz; memleket havası kadar duru/ haşmetli/ temiz… Mektuplarda tüter dağ dağ, yayla yayla; köyümüz, köylümüz, memleketimiz; gönlümüz, hicranımız, hasretimiz… Ah o mektuplar, aşk/ gurbet mektupları, gönlümüzün/ gözümüzü/ kulağımızın tuzu biberi… Gönül/ memleket ahvalini onlardan sor… Kitaplarda değil mektuplarda ara öleni, kalanı, gidip gelmeyeni; aşkı, özlemi, hasreti, selamı, sabahı… Ben mektuplardan aldım haberi… (Ruhun şad olsun Bedri Rahmi Usta’nın)
Ben de seksenli, doksanlı yılların çocuğuyum… İletişim araçlarının bu derece yaygın/ çeşitli/ pratik/ anlık olmadığı; cep telefonun, internetin hiç olmadığı o yıllarda çok kıymetli/ hususi bir haberleşme aracıydı mektuplar… O ilk gençlik, öğrencilik, ilk öğretmenlik, askerlik, gurbetlik, hasretlik, sevda yıllarında; uzaktaki, çok uzaktaki babama, abilerime, dostlarıma, arkadaşlarıma ve hususan sevdiğime ben de çoook mektuplar yazmıştım…
Kâğıdı, zarfı, kalemi, yazısı, satırı, imzası, pulu da; satırlar arasına sıkıştırılan şiirleri, kağıtlar arasına serpiştirilen çiçekleri, mektup kağıdına eşlik eden kartpostalları/ fotoğrafları da; koşa koşa postaya verilişi, heyecanla cevabının beklemesi, tadı, rengi, kokusu, manası, yolu da gerçekten bir başkadır mektubun…
Mektup, yazanın öncelikle kendisini tanıması, kendisiyle hasbihali, iç hesaplaşmasıdır; hayatı/ çevresini/ günlük olayları, zihnini, gönlünü süzgeçten geçirme eylemidir. Bu nedenle yazılanlar kadar yazılamayanların da derin izleri vardır satır aralarında… Neticede ölçüp tartarak; ruhundan/ zihninden/ dimağından/ imbikten geçirerek, satır satır süzer/ dizer kelimeleri, cümleleri mektupçu; süzme bal misali... Duyguların/ düşüncelerin, gömlek giymiş/ müşahhaslaşmış/ elle tutulur/ gözle görülür hale gelmişidir artık mektuplar...
Çoğu zaman gözyaşlarıyla yazılır, içli içli okunur mektuplar… Gözyaşları, bir nevi mecazi/ manevi puludur/ tılsımıdır/ ruhudur/ mührüdür mektubun… Gönülden dökülür, gönle yazılır, gönle dokunur, gönle kazınır…
Tümü özel olsa da mektupların en içlisi/ hislisi/ özeli/ romantik olanı, tabii ki aşk mektuplarıdır. Sevgiyi/ savdayı/ hasreti/ sızıyı anlatmaya dünyanın hiçbir şarkısı/ şiiri/ lügati kâfi gelmese de; şu yer yüzünde belki de hiçbir kimseye yazılmayacak/ söylenmeyecek/ fısıldanmayacak çok özel hisler/ duygular/ düşünceler, aşk mektupları vasıtasıyla ulaştırılır dünyanın en değerli varlığına/ kalp ortağına/ gönüldaşına… Onun için el yazısı, kağıdı ve zarfı da bir başka özeldir/ güzeldir bu mektupların…
Aylar geçmesine rağmen bir türlü gelmeyen mektuplardır her gün kurşun yarası gibi yüreğe işleyen… Mektupsuz geçen her gün ikindi vakti gibi, hazan çağı gibi titretir yürek telini… Ama Yârdan/ yârandan/ eş dosttan/ memleketten gelen üç beş satırlık bir mektup yeter ömre ömür katmaya, hazanı bahara çevirmeye, ikindiyi sehere döndürmeye…
En korkuncu veda mektuplarıdır, insanı hayattan, umuttan, ışıktan, tebessümden, sevdadan, heyecandan koparan… Var git sele ver/ ateşlere sal böylesi uğursuz mektupları; ne ele değsin/ ne göz görsün, ne gönül yaralansın böylelerinin şerrinden…
Her gelen gün, her geçen saat; kâinat kitabında taze/ renkli/ orijinal bir mektuptur yeni baştan yazılan… Onu da ibret/ kalp gözüyle okumak/ yorumlamak/ anlamlandırmak gerek…
TÜM YORUMLAR (1)