Eros’tan arta kalan ucu kırık bir ok saplı yüreğimde,
yanıp tutuşuyor yüreğim aşk ateşiyle,
biraz kül kalıyor geriye, biraz duman...
bir de sokağındaki ayak izlerim,
yalın ayak...
sıcak nefesinle ısıtırsam ayak parmaklarımı,
hiç üşümem.
havaî kanatlı muhabbet kuşlarım dadandılar yalnızlığıma
ezberlettiğim sözcüklerle konuşuyorlar kulaklarıma
"Nur seni seviyor! "
"Nur seni seviyor! "
"Nur seni seviyor! "
Hoşuma gidiyor bunu duymak...
bir iş çıkışında daha,
sokağından geçen ayak izlerimin eşliğinde
aşka dönüyorum
arnavut taşlarında düşe kalka
acılarım kanıyor hüsran korkularıma
"ya beklemiyorsan beni? "
bilemem ki,
bekliyorsundur belki...
yolu yarıladım nerdeyse,
akşam kuytuluğunda ayak izlerim direnmekte henüz
ahmakıslatan şöyle bir uğrayıp gidiyor,
ceviz gibi dolular düşse dönmem yolumdan...
kimse öğretmedi ki, sevince,
sana tanrıça diye tapılmayacağını!
çok yabansıyım aşka cehaletten! ...
sevsen beni ve birkaç adım da sen gelsen!
yüreğimin dile getirdiği her seslenişindeki giz bu beklentim...
Sen de bana meyletsen diyorum, yani...
boş bir beklenti...
boş bir talep...
"hayırdır inşallah! "temennileriyle anımsanan rüyalar gibi
beklentilerim birer sanrı...
Emsal uykusuzluklarımız olmuyor; evet,
ama aynı kabusları yaşıyoruz ikimiz de....
kardeşsiz büyüyen bir çocuk gibi
ceplerim düşlerimle dolu,
karanlık çöktükten sonra onlar da dökülüyor cep deliklerimden
koyu rengimin hamalıyım artık, iki büklüm
Zamanı geldi, alnıma kırmızı bir rujla,
çizmeliyim artık, veda buseni...
Kayıt Tarihi : 5.11.2015 16:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!