Silahlara veda
Geceye rüyaya ve sana
Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden
Düzenlerin çıkmazına
Çizdiğim resmin
Saat kulesi ağlıyor
Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
Devamını Oku
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
VEDA
“…
Silahlara veda
Geceye, rüyaya ve sana…”
Bir şair öldüğünde, sessizce çekildiğinde aramızdan dünya nüfusu 1’den fazla eksilir. Tuhaf, hüzünlü bir sonbahar günü gökler onu da çekip aldı yanı başımızdan. Eksildik. Nadide bir kuş misali uçup gitti Fındıkzade’nin mütevazı bir ara sokağından. Arkada kalan fanilik oldu yine. Bazı ölümler keser atar hayatın akışını orta yerinden. Zaman yumak yumak çözülür kucağımızda. Güller hiç olmadığı kadar mahcup açar örneğin. Eleğimsağmalar solgun... Güneyli çocuklar yetim kalır. Köşeler daha tenhadır, köşeler daha sessiz. Kandan elbiselerin de içi boştur artık, haberimiz olur bundan.
Bu sürgün diyarının ortasında gözleri açmak, içine çekmek genzi yakan ilk nefesi; bir cangılın ortasında çırılçıplak ve savunmasız kalmanın en yalın halidir. Göğsümüzün halen kalkıp iniyor olması bir çatışmanın göbeğinde her an soluksuz mücadele veriyor olmak manasına gelir. Çünkü yaşamak başlı başlına imtihanındır. Çünkü gökler, yerler, dağlar kaçındı da biz yüklendik o emaneti. Diriliş kadar çetin bir direnişe de şahit olduk. Senden umut kesmem diyecek kadar imrenilesi bir inatla, mevzisini hiç terk etmeden, sonuna kadar dimdik verilen bir mücadeleye... Seksen sekiz yıllık haysiyetli bir mücadeleydi izlediğimiz şey. Ve inanılmazdı. Görkemliydi. Yalnızlık kimseye bu kadar yakışmamıştı. Belirsiz bir akşamüzeri nüfus 1’den çok çok daha fazla eksildi. Bir vedanın kanatlarına konup uzaklaştı hayatımıza kattığı güzellikler.
Artık Gülce’nin güllerine veda.
Balkonlara, pingpong masalarına, boş tüfeklere veda.
Kanlıca’ya, Emirgan’a, Kandilli’nin kurşuni şafaklarına…
Acının elinde unutulan saçlara…
Kurşun gibi taşınan aşklara…
Annelere ve çocuklarına…
Seçilmiş asil yalnızlığa…
Ve sana veda.
Tren kaçırmış gibiyiz.
VEDANIN EN GUZEL ŞEKLI YOKLUKTA VEDA KIMSESIZLIKTE VEDA UMUTTA BILE VEDA KENDIMIZE OLAN VEDANIZ BU SIIR TEMA OLARAK SADECE VEDA AMA ANLAYANA BIR VEDA
Yorum yapamam ki... Üstad işte bu yüzden üstad... Teşekkür ederim... Merhaba hüzün, merhaba...
Bu kadar temiz bir türkçe kaç şairde var? Yaşayan en büyük Türk şairi bence. Sezai Karakoç. Yaşayan efsane.
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta