Silahlara veda
Geceye rüyaya ve sana
Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden
Düzenlerin çıkmazına
Çizdiğim resmin
Saat kulesi ağlıyor
Ağzım o çeşit yok
Şişe bu çeşit var
Sen bir gece gelsen
Güneş doğmasa
Gitmeden yine gelsen
Bu yeni geleni
Bu bize bakanı
Sana bir anlatsam
Güneş doğmasa
Sandıkların içini göstersem sana
Çizdiğim resmin
Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde
Bir rafa koyabilsen
Olup biteni ve onları
Sabaha kadar konuşsak
O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam
Ateşi karı tüfeği çeksem
Ocağa pencereye kapıya
Kemana veda
Yağmurda şeytan ve şapkası
Silahın ölümünü kutluyorum
Tren kaçırmış gibiyim
Sana veda
Sezai KarakoçKayıt Tarihi : 12.8.2000 17:46:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“…
Silahlara veda
Geceye, rüyaya ve sana…”
Bir şair öldüğünde, sessizce çekildiğinde aramızdan dünya nüfusu 1’den fazla eksilir. Tuhaf, hüzünlü bir sonbahar günü gökler onu da çekip aldı yanı başımızdan. Eksildik. Nadide bir kuş misali uçup gitti Fındıkzade’nin mütevazı bir ara sokağından. Arkada kalan fanilik oldu yine. Bazı ölümler keser atar hayatın akışını orta yerinden. Zaman yumak yumak çözülür kucağımızda. Güller hiç olmadığı kadar mahcup açar örneğin. Eleğimsağmalar solgun... Güneyli çocuklar yetim kalır. Köşeler daha tenhadır, köşeler daha sessiz. Kandan elbiselerin de içi boştur artık, haberimiz olur bundan.
Bu sürgün diyarının ortasında gözleri açmak, içine çekmek genzi yakan ilk nefesi; bir cangılın ortasında çırılçıplak ve savunmasız kalmanın en yalın halidir. Göğsümüzün halen kalkıp iniyor olması bir çatışmanın göbeğinde her an soluksuz mücadele veriyor olmak manasına gelir. Çünkü yaşamak başlı başlına imtihanındır. Çünkü gökler, yerler, dağlar kaçındı da biz yüklendik o emaneti. Diriliş kadar çetin bir direnişe de şahit olduk. Senden umut kesmem diyecek kadar imrenilesi bir inatla, mevzisini hiç terk etmeden, sonuna kadar dimdik verilen bir mücadeleye... Seksen sekiz yıllık haysiyetli bir mücadeleydi izlediğimiz şey. Ve inanılmazdı. Görkemliydi. Yalnızlık kimseye bu kadar yakışmamıştı. Belirsiz bir akşamüzeri nüfus 1’den çok çok daha fazla eksildi. Bir vedanın kanatlarına konup uzaklaştı hayatımıza kattığı güzellikler.
Artık Gülce’nin güllerine veda.
Balkonlara, pingpong masalarına, boş tüfeklere veda.
Kanlıca’ya, Emirgan’a, Kandilli’nin kurşuni şafaklarına…
Acının elinde unutulan saçlara…
Kurşun gibi taşınan aşklara…
Annelere ve çocuklarına…
Seçilmiş asil yalnızlığa…
Ve sana veda.
Tren kaçırmış gibiyiz.
TÜM YORUMLAR (4)