Son veda şarkımız çalıyordu.
Başka bir veda daha olmayacaktı
Çünkü dönmeyecektin…
Sanki artık benim olmamaya yemin etmiştin.
Otobüsün kalkış saati yedi buçuk olmuştu.
Bu rötarı beklemiyordun.
Saat altıyı beş geçiyordu.
Annene sormaya başladın,
O saate kadar ne yapacağız diye…
İkiniz de fark etmemiştiniz seni izlediğimi.
Ne olurdu sanki,
Ölüm sessizliğine büründürmeseydin beni?
Soramazdım kendime
Neden yüzüme bakmazdın?
Neden yokmuşum gibi davranırdın?
Neden;
İçimden bütün gücümle
Seni sevdiğimi haykırmak gelen anlarda
Gözünü benden hep kaçırırdın?
Bilmezdim…
Bilemezdim…
Bildirmezdin bana…
Edebiyatım biraz iyiydi.
Matematiği de yavaş yavaş düzeltmeye başlamıştım.
Soğuk davranışlarına bile alıştığım için,
Sanki mutlu oluyor gibiydim.
Arkadaşlarıma anlatırdım seni.
Hep seni anlattığım için senden bıkarlardı.
Nedemse beni pek severlerdi.
Ama senden bıktıkları için kızardım onlara.
Senden nasıl bıkılabilir ki? ..
Dünya’nın en değerli hazinesinden bıkmak
Ne büyük aşağılıktır.
O kahverengi gözlerinle,
O tebessümün karşısında titremeden durabilmek
Ne büyük yüreksizliktir…
Büfeden aldığın poğaça bayattı.
Annen beğenmemişti.
Saat de şöyle böyle yediyi geçiyordu.
Ayakta durmaktan
Yavaş yavaş dizlerim uyuşmaya başlamıştı.
Ama sana bakmak,
O güzelliğini görmek,
En ağır işkenceyi çekmeyi göze aldırırdı bana.
Kalbimin hızlı çarpışları eşliğinde seni izlerken,
Birden bir adam geldi yanıma.
Kolumdan tutuyor gibiydi.
Umursamadım önce.
Çok belli ediyordum galiba.
El alemin karısına kızına niye baktığımı sordu.
Duymadım.
Anlamadım ne dediğini.
Beni sarsmaya başladı.
Hala seni izliyordum.
Derken yüzüme bir tokat indi.
Gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım.
Babamdı karşımdaki.
En temiz duygularıyla oradaydı.
Haklıydı.
Yetmemiş miydi çektiğim acılar?
Yetmemiş miydi bu yaşta kendime verdiğim zararlar?
Her gün daha çok ölüm ıstırabı çekmek,
Hala kafi gelmemiş miydi?
Oturttu beni bir köşeye.
Uzun uzun konuşmaya başladı.
Dinlemiyordum.
Onun nutuklarına kulak asmıyordum.
Başımı ellerimin arasına alarak,
Gözlerimi kapatıp seni düşünüyordum.
Hiçbir kelimesini anlamadığım konuşmanın
Bittiğini anlayabildim.
Ama bir dakika!
Dönüp baktığımda yerinizde yoktunuz.
Seni düşünürken seni unutmuştum.
Otogarın saati 07.27’yi gösteriyordu.
Hızla koşmaya başladım.
Şuursuzca…
Hangi otobüsle gideceğinizi,
Otobüsün nerden kalkacağını bilmiyordum.
Koşmaya devam ediyordum.
Kalbimin beni sana götüreceğine inanmıştım.
İşte oldu.
Bulmuştum seni.
Bavulları yerleştirmiş, muavinle konuşuyordunuz.
Kararımı vermiştim.
Artık her şeye razıydım.
Sana bir kez sarılabilmek uğruna
Her şeye razıydım.
Hızla koşmaya başladım sana doğru.
O kısacık mesafe bir türlü bitmek bilmiyordu.
Beni görünce hemen adımı söylemedin.
Benim seslenmemi bekliyordun sanki.
Ama ne cesaretim.
Ne de dermanım vardı.
Çünkü alabileceğim son riski,
Son bir güçle,
Tenine dokunabilmek için harcayacaktım.
Gidiyorum dedin sadece.
Biliyordum.
Bilmek zorunda olduğum bütün acı gerçekler gibi,
Bunu da biliyordum.
Sonra hiçbir şey söylemeden sarıldın bana.
Sanki her adımımı
Sana dokunabilmek için attığımı anlamışçasına
Sarıldın bana.
Kalbim duracak gibi oluyordu.
Bütün vücudum şiddetle titriyordu.
Ölüyordum galiba.
Ellerim morardı heyecandan.
Boğazım kurudu, yutkunamıyordum.
Uzun uzun ağlayabildim sadece.
Ama nasıl olur?
Sen de ağlıyordun.
Benim için gözyaşı döküyordun.
Allah’ım!
Hala nasıl ölememiştim?
Bundan daha büyük bir ıstırab var mıydı?
Hiç konuşmadım.
Son bir kez gözlerinin içine bakmaya cesaret ettim.
İşte! ..
Yine öyle bakıyordun.
Aşkına esir ettiğin günlerdeki gibi
Masumca,
Bir o kadar da acımasız.
Ve en çılgın bir hayvanı yumuşatacak kadar
Sevgi dolu.
Birazdan,
Birkaç dakika,
Birkaç saniye sonra biteceğini bilsem de
Bütün vücudumda mutluluğu hissediyordum.
Öylece bakışıyorduk.
Ta ki şerefsiz muavinin o kart sesiyle
Yolcuları otobüse çağırmasına kadar…
Gitme diyemedim sana.
Çünkü gidecektin.
Ölümü dahi göze alıp elini tuttum.
Titredim.
İşte o an bütün gücümle ağlamaya başladım.
Ellerini çektin yavaşça…
Ellerinin ellerimden ayrıldığı o anın,
Uçurumdan atlayan birinin
Tek ayağını son kez yere bastığı andan farkı yoktu.
Otobüse biniyordun.
Kafamı kaldıramıyordum.
Motorun sesi tüm vücudumdan geçen bir jilet gibiydi.
İşte, gidiyordun.
Hayatımı alıp götürüyordun.
Hayallerimi alıp götürüyordun.
Kalbimi alıp götürüyordun.
Beni benden alıp götürüyordun.
Artık ben nasıl yaşayacaktım?
Kafamı kaldırmadan göz ucuyla bakarak
Camdan beni izlediğini gördüm.
“Hadi kal! Ne olur!
Bırakma beni böyle! Ne olur gitme! ”
Diyemedim.
Gittin.
...
Şimdi düşünüyorum da,
O günü hiç yaşamasaydık
Acım daha mı çok olurdu?
Asla!
Çünkü sen her şeye rağmen yaşayacaktın.
Kalbim yaşayacaktı.
Gitme diyemedim sana.
Çünkü gidecektin.
Gidip o kazayı geçirecektin.
Şimdi sen burada mezarındayken,
Kalbim toprağın altındayken,
Ben her gün daha çok ölüyorum.
Saat…
Saat kaç?
-07.27!
Kusura bakma aşkım, işe geç kalıyorum.
Ben her şeye rağmen seni çok seviyorum.
52 yaşında hayata tek başına göğüs germeye
Yalnızca senin aşkından aldığım güçle katlanabiliyorum.
Hadi hoşça kal.
Yarın yine gelirim…
Kayıt Tarihi : 18.12.2006 00:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!