Veda Şiiri - Şakir Kurtulmuş

Şakir Kurtulmuş
52

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Veda

1.

kış olsa da mevsim üşümeyiz
baharat kokuları üstünde taşınır cesetler
doğu kapısından girer tabut geride naftalin kokusu kalır
nefis bir rüya uyandırdı o ki, güzel ölüm
göğün açılan su kapılarından tane tane düşerken yağmur
boğazımda zor hece sesim kısık ve ıslak
kabuklarını soyup hazırlıyorum ruhumu yarına

yeryüzü ayetleri dizi dizi göğün nakışlı katmanlarında
samanyolunda gezerken rastladığın güneş
her sabah aynı pencereden gösterir yüzünü
çölün üstünden masmavi bir renk uzanır gökyüzüne
etrafındaki yeşil ve serin rüzgârları gölgeleyerek gelir
her zaman kendini yenileyerek gizlediği güzellikte güneş

ıslandığını hissetmezsin kupkurudur bedenin
göğsüne iğneyle tutturulmuş ceplerin suyla dolu olsa bile
ışığa ayarlıdır kalbin, göğsün sırılsıklam ter
öksürük nöbetlerine rağmen
gözlerin başka bir yerde taşların üzerine odaklanmış
başka bir güzellikte serilmiş güneşlenirken
gecenin yanıp sönen ışıklarına meftun
çalışmayan, duyu ve koku organlarını bitâp düşüren sessizlik
hakikate ayarlıdır oysa bizim yâr diye bildiğimiz güneş
her sabah yeniden doğar içimizde beyaz umutlar
afrika’nın siyah ve yetim yüzlerinde güller açar
sabah her zamanki tazeliğinde ve yalnız gelir
dağa açılır bütün kapılar
güneşte toplanır göğün açılan kapılarından dağıtılan sular

sen yağmuru bilemezsin
dünyanın kaburga kemikleri çatlar çığlığını duyarsın
üstünden boşalan yağmur başka bir şarkının nakaratıdır
başka bir duadır üstümüzde tütsülenen yağmur
dağların açık yarasından süzülen suların
şelaleye dönüşen ırmakların makili yolları gibi
tekindir ama sen bilmezsin
bilemezsin neden ıslak içimizdeki bütün yollar


neden bedenlerimiz hareketsiz karantinada
dünya askısına bırakılmış bir eşya gibi
yeni resmedilmiş yağlı boya bir tablo sanki
çetin rüzgârlarla savaş günlerinde yaşamış olsan bile
üşürsün hem gecenin karanlık odalarında üstünde çiğ
üstünde çizik kar taneleri
üstünde buz tutmuş kırık camlar
bastırılmış acılar,yoğun sis
gri ve kırık hüzün

2.

koronadan kaçıp vebaya yakalananlar
asansörle gökyüzüne çıkıyordu geç kaldım
yetişemedim cenaze törenine samanyolunda rastladım
ölü gömleği giymekti amacım
tabutun içindeki ölüyü çıkardım kendimi koydum
kimse görmedi beni
ben ölümü gördüm

güneş güney yarım küreye yol alırken
ayı örtersin gecenin ve mehtabın üstüne ısıtsın diye
üşüyen kollarını içine çeker kanatlarında uyursun
ırmaklar kalbini denize açar okyanusa giden yolda
ruhta açılan yaraları ayrılık besler
ayrılık yarasını ise çiçekler
vefasız değildir yâr gibi güneş
yarın sabah görüşmek üzere der, veda edip giderken
ıtır kokularına batırılmış zemheride yıkanmıştır artık
gündüzden kalan sıcaklığı bastırırsın hatıra olarak
göğsünde vedanın izi kalır

topla getir soyulmuş kıpkırmızı elma kabuklarını
hüzün saksısına ek, yeşersin umut tomurcukları
nisan yağmurları nasıl temizliyorsa havayı suyu toprağı
öyle temizlesin koronadan ciğerleri
ne zaman başlar mezarlıkta yeni bir şölen
ölüm toprağı ne zaman kabarır bilinmez
sen hazır ol her an gelip alacaklarmış gibi seni

ve bilemezsin yanından geçen derviş
veda edip giderken
neden selam verdi sana
sen neden üşüdün..

Şakir Kurtulmuş
Kayıt Tarihi : 25.12.2020 14:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Şakir Kurtulmuş