ah be Liya!
sınırlar kanla çizilir dünyada 'ölüm yok ki aşıklara'
bu yüzden anlatılmaz aşk savaşları hiç bir tarih kitabında
ve bu yüzden
en çok barışta karabasanların bastığı yürek tetikteliğidir aşığın yaşadığı
çünkü ölüm yoksa mezar da yok
bilirsin mezar olmazsa ağıt içe akarak değiştirir yatağını
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
ellerine sağlık. benim şiirime yakınmış sizin şiirde
siz zambak'ı anlatmışsınız bende Artemis'i..
'Titrektir yine bu gün Akdeniz
titreyen denizleri ıslak saçlarıyla üşüyen kadınlara benzetirim nedense Liya
çünkü her titreyiş bir isyana gebedir
ve çünkü mevsimden mevsime ancak aşkla geçilir;
aşık üşür ama ölmez
yoksa sen de mi üşüyorsun Marmara'da) '
(Titrektir yine bu gün Akdeniz
titreyen denizleri ıslak saçlarıyla üşüyen kadınlara benzetirim nedense Liya
çünkü her titreyiş bir isyana gebedir
ve çünkü mevsimden mevsime ancak aşkla geçilir;
aşık üşür ama ölmez
yoksa sen de mi üşüyorsun Marmara'da
ölüm seni bulana kadar yaz şairim
bu şiire yorum yazmak şiiri yazmaktan daha zor. yorumu ve güzelliği içinde.
şair bu işi biliyor.
bize okumayı bilip anlamı yaşamak ve algılamak kalıyor. ne diyelim. sen yaz biz okuyalım şair.
yüreğine ve kalemine sağlık...
bu arada nerelerdesin be şair. bir merhaba demez mi insan insana...
eminim ki şair haddini aşan şair değil çünkü şair kendini bilen şairdir .ALLAH bela vermemiş şaire.
Şiiri ideolojisi ile ele almak ve incelemek şiire sanat açısından bakanların işi olmadığı malumdur. Elbet böyle bir meslekte vardır ama bu meslek edebiyatın kapsamında değildir.
Bu ön ilkeyi takiben,
Hasan Tan kıvranışın şairi..Korkuların ve onun ters yüzü olan şecaaatin , gözükaralığın, fırlayışın şairi desek serbest bıraktığımız zihnimizle.
Büzülmeler /patlamalar oluşturuyor gözbebeği tünelinden bilincine ulaşan her görüntü..
O'nun şiiri, enerjisini entelektüel gevezeliklerden değil , dolayımsız olarak hayatın içinden almak istiyor.
Yeterince sabırlı bir şiir olduğu söylenemez Hasan TAN şiirlerinin. Şairinin İvecen yapısı eserine genetik ivecen tohumlar bırakıyor.Bu ivecenlik çok güzel dizelerin arasına sadece şairinde yankısı derin olan ama ifade yoluyla salıverdiği görüntüsü sorgulanmamış dizeleri de bırakıyor şiirin içine..
Şiirin sesi yer yer, Ahmet Arif başta olmak üzere toplumcu , daha da kötüsü bazan propogandist üsluplara öykünüyor..
Antolojinin istikbal vadeden şairlerinin öncülerinden olduğu yönünde başlangıç kanatim hiç değişmedi..
Bu yüzden rahat yazıyorum
:)
Sevgiler..
şiiri okudum.. şairin hislerinin sesini kalbimde hissettim.. ve kaydettim bilgisayarıma yeniden okumak için.. selamlar..
Ve Çocuklar Liya çocuklar
burun çekerek ölüme öykünmek ve salya sümük seyreylemek tozsuz yıldızları
dedikya boşluk patlamanın gerekçesidir bu yüzden burun en çok çocukta işkencedir;
gözlerini ölümle setreylese burnu onu ele verir
bu yüzden tanrı kanayan bir burunda güzeldir bir de yeni göğermiş ölü çocuk gözlerinde
-yine bana sapkın diyeceksin, sandığın gibi değil; gözlerimdeki tabut izidir
ve çeyizim ve özgürlüğüm alkışlanan tabutlarda gizlidir bu yüzden bağışlanırım-
Ah be Liya!
Sınırlar kanla çizilir bizim ellerde
kılıç kılıcı, dudak dudağı, ten teni
aşık dalgınlığı örter üstüne; utanma çıplaklığından utanma, rusvay etme beni
Bilmelisin ki bir sapkın günahları en çok olduğu için ilk önce o bağışlanır
çünkü;
ilk önce onda çalmaya başlar gönül çanları
çünkü;
en çok seven o'dur
-sandığın gibi değil Liya; omzumdaki tabut izi-
sınırdır ve kanla çizilir durmadan ve kan mecrasız akar uçlarda
mecrasız akar ve asla battal olmaz; ol kitabın kavlince..
(ve Allah en çok ıssızlıkta hissettirir kendisini)
ne denir bu dizelere ve şiire şair...yorum yazamıyorum...sadece alkışlıyorum bu kalemi ve bu yüreği
saygımla
selamlar
omzumdaki tabut izi
mezarlık dönüşüdür büyük ihtimal ,
gömmek için götürüp gömemediğimiz olumsuzluklar için olabilir mi?
tebrikler...
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta