-Ve Tanrı... Şiiri - Ercan Cengiz

Ercan Cengiz
317

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

-Ve Tanrı...

VE TANRI
1
ve tanrı ağlamasını öğretti

birkaç kişi vardı yan yana doğurduklarında tanrıyı
önce koruma, sonra elçileri oldular
henüz keşfedilmemişti gökyüzü bir edip uçurduklarında
emirlerini bıraktıkları yerlerde, dönüp paylarını aldılar

görünmez görünür olduğunda
gür ormanın örttüğü en yüksek dağları seçilirdi
sayıları çoğalırken atlıların, sınırları ayrılırdı ortadan
karışmasın diye çıkarları ve erkin korunması adına
ordudan orduya gidildi

ordular, karşı orduları beslediğinde
boğaz boğaza kılıçları biçildi iktidar adına
bezlere semboller çizildiğinde
kiminin sınırları daralır, kiminin ordusu büyürdü

işle ev arasında dönüp duranlar erkin önünde
koşulsuz diz çöktüler
diz çökmeyenlerin kellesi bir bir tanıtılırdı meydanlarda
böyle geliyordu yasalar

korkuyla büyürken nesiller, ayrıntılar hesaplanmış
daha ince dokunmuş kurallara kuralları bindirdiler
uçaklar, füzeler yoktu henüz
asileri kanatlandırıp uçurduklarında

tanrı, kula ağlamasını öğrettiğinde, kul yalvarmasını öğreniyordu
güneş, gülmesini öğretirken doğaya, su arınmasını günahlarından
ve toprak bütünleşmesini insanın
ve insan, bencilleşiyordu durmadan
törelerinden kalma hastalıklarıyla
tanrının önünde boy verirken zenginler
kıt kanaat geçinen yoksullar, sınırlarını dinamitliyordu onların
2
ve tanrı azrail'i öğretti

Azrail de bir melekti
kocaman iri gözleri ve kanatları vardı bembeyaz
keskin bilenmiş o ışıldayan tırpanıyla hançeri

gözlerini getirdiğinde gözlerine
ya son nefesindi senin, ya da ona yakın
ortadan parçalanırken kalbin Azrail'in benim diyordu

dolmuştu vaden, ne yaşamın anlamı, ne yaşın önemliydi
güçlü parmaklarıyla bedenden koparıp alırken canını

3
ve tanrı cehennemi öğretti

gidenlerin gelmediği demir parmaklıklı
ve büyük kazanların kurulduğu ateşten yerlerdi
cehennemin yolunda düşenler
düştükleri yerde kaldılar, kaldıran olmadı

kapısında bir zebani, asırlardır elinde mızrak
ve pos bıyıklarıyla dişlerini sıkarak
son kontrol noktasında notu düşerdi kabaran dosyaya
inceden inceye sürerdi sorgu
üst üste yığılan suçlular durmadan gürletirdi ateşi

yeri bilinmez, gizli bölmeleri vardı
mutlu azınlığın elinde iki metre derin
ve bereketli topraklardan uzak mıydı kim bilir, yoksa yakın mı

karanlıkta kalırdı, dönüp geleni olmazdı kapısından
dumanı tütmeyen ateşin, su görmezdi yoluna döşenen taşları
büyük ve alevden çukurları vardı yandıkça dibini eşen
zindana benziyordu kapısı
ve zindan başının işi tanrıya sadık kalmaktı
4
ve tanrı cenneti öğretti

hurilerin dört gözle beklediği şifreli çift kanatlı kapı
bolluk bereket içinde tanrının sadık kullarına açılmıştı
tadına doymaya dikilmiş türlü türlü meyve

niyet edenleri ılık suda temizlemeye çalışırdı bir mılla
Adem ile Havva’nın dışında gidenler dönmedi
bol güneşli diyorlardı
sarı-yeşil başaklar ve anadan doğma yürürdü insan
dünyadakinin aksine kavgasızdı yemişlerin altı
uzun sarı saçları ve renk renk gözleri vardı huzura erişenlerin

ölüme yakınlaştıkça kulları
keşfedilmemiş yollara girdiler
üst üste binen günahları bir bir indirmek için sırtından

ve huriler, içinden mi seçilirdi gidenlerin yerlileri miydi
erkenden sıraya girenler rüyaları hayra yorar
içi buruk, bildik dualarını okurlardı
gizli gizli yalvarırlardı günahlarının farkına varanlar
ulaşmak için cennetin yoluna
5
ve tanrı meleği öğretti

tanrının eliyle haberlerini versin diye gökyüzünün derinliğinden
iyi ve kötü huyluydular omuzlarda görünürdü kanatlı melekler
kimsenin dil uzatamayacağı beyaz pürüzsüz yüzleri vardı
seslerinde bir doyum, her dilden anlaşılan yücelik
kayıtsız, şartsız tılsımı altında yola getirmesini bilirlerdi

ve melekler bebelerin yüzlerinde mazlumca gezinirdi
ki bebekken ölenler kavuşmak için meleğe
günahsız deyip gömülürdü toprağa
arkasından mavi uçmak için gökyüzünde
sel olup akardı annelerinin gözyaşları
6
ve tanrı şeytanı öğretti

günahlarının kuramcısı, yönlendiricisi olduğunda
ve ateşleyicisi olarak karanlıkların, sivri uzun boynuzlu
sayfalarına inerdi çekinmeden
görünürdü rüyalarının derinliklerinde onların

şeytana uyanlar, yıkadıklarında kanlı ellerini
artık çekilmişti karanlıklar, aklanırlardı huzurunda tanrının
ve birkaç taş izi vardı alnının çatısına şeytanın

şeytan bir melekti kimine rehber, kimine hedef olmuş
böyle örtünüyordu suçları zavallı insanların
şeytana uymuş denirdi her mecliste
şeytana uyma evlat sözü boşa edilirdi
temizlemek için günahlarını sıra sıra girerlerdi kuyruğa
tanrı görür, duyardı onların nasıl hizaya geldiklerini

7
ve tanrı parayı öğretti

para güç demekti
tanrının gücünün toplanması hakim eller altında
kanunu doğuran paraydı, parayı doğuran kanun
besleyedurur silahı tanrı, kanun ve para
madenin izini toprağın katmanında
sınırları aşıp gittiklerinde doymak için kana
arkasında nizami ordularla yerlilerini tanrı için öldürüyorlardı

ve toprak bilmiyordu tecavüzü işgalcilerin nefesini tanıyıncaya
ne silah, ne para, ne zulüm…
toprak görmemişti tanrıyı su görmemişti, güneş görmemişti

yeni ‘değer’ kazanınca toprak tanrının elindeydi kitabı
yerlilerin kesilen başlarından toprağa damlarken kanı
tanrının cennetinde doğan zulmü
cehenneminde bir başka yakıyordu insanı
asilerin sırtındaki kırbaçlarla keşfedilirdi cehennem

ne cennet, ne cehennem bilmezdi insan dışı yaratığı
ne kurt, ne çakal… bilirdi
hayvanlara kapalı iki kapı, kullara açıktı

ve cehennem – cennet arasında gidip gidip gelenler
hurileri seçtiler huzur bulduklarında yemişlerin altında
üst üste gömülüyordu ölenler bozulmasın diye ‘huzur’

bekleyedursun zebaniler, cennette huriler bekleyedursun
cehennemde iktidarı tanrının ve yıkımdan sonrası paranın
yaptığı kapı ne yandan çalsan açılırdı tanrıya

tanrı parayı öğrettiğinde kolluyordu erkini
para yasayı doğurduğunda tanrının eline
sıkışıp kalınca tanrının kilidi
yasa besliyordu parayı masumiyetini kaybeden ellerde

huriler cennet yerine, iktidar olsalar cehennemde
ve zebaniler gitseydi hurilerin yerine
uzansalardı bol yemişli ağaçların altına
tanrının hesaplamadığı… bir başka dünya
adım adım tanımlarken kendini
elinde para satın alınca cennet meyvesini
cehenneme kesmek için bileti zorbalar
uzatırdı demetle parayı

(Adsız Fırtınalar Doğuyor)

Ercan Cengiz
Kayıt Tarihi : 18.1.2008 21:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Ve Tanrı...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    SANIRIM TANRI GÜÇ PARA, EMP. İN OYUNCAĞI OLMUŞ SANKİ.. YANİ MEKKE TACİRLERİNİN,,,, YARIN TEKRAR DÖNECEĞİM ŞİİRLERİNE..

    Cevap Yaz
  • Atıl Kesmen
    Atıl Kesmen

    ve insan, bencilleşiyordu durmadan
    törelerinden kalma hastalıklarıyla
    tanrının önünde zenginler boy verirken
    kıt kanat geçinen yoksullar
    sınırlarını dinamitliyordu..Yüreğinize ve kaleminze sağlık....saygılar atıl kesmen

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Ercan Cengiz