Ve Şimdi Ölebiliriz - Engin Demirci

Engin Demirci
946

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Ve Şimdi Ölebiliriz - Engin Demirci

İki yitik hasret aradındayız sevdiğim.
İki gözyaşı uğruna hayatımı bile verebileceğim gönlümdeki dilberin sırrısın.
Bana en ufak bir sitemin bile bela getirir.
Kadir kıymet bilmez ademoğlu y/ar’ın.
Aklımı fevkalade yaralıyor, dile getirmiyor efkarın.

Bu yola ikrarım, sendeki aşkın esrarından.
Benim gönlüm y/ar’dır, yar yok ise gönlüm gönlüme d/ar’dır.
Biz kavuşmuşuz bir dua’da, zaman daha neyimizi alabilir.
Divanedir bu gönül, bizi bir araya getiren duaların sahibine aşk ola.

Aklın hiç bilmediği şeyler düşünüyorsa, bilki o gün kulağın birşey işitmemiştir.
Dolaşır gül gibi elden ele peymâne gönül her duada senin için.
Dökülür sonra senin gölgene mestâne gönül ah bir bilsen ey yar.
Daha sonrası baharın boşluklarında.

Solmuş duyguların bestelenmiş şarkısı uyku.
Issız yolcu ve yol arasında vücut yıkıntısı.
Basık düşüncelerde savaşan maskesiz düşünceler.
Nöbetçiler yolcunun gölgesini takip ediyor.
Yıkılmış enkaz, karışmış kan ölümlere.

Sıradan gün aşk adına.
Sufi şimdi b/aşka gökyüzünde semahta.
Dem dem sevgiye hasret başlar.
Göğsüne yastığını arıyor gecenin boşlukları.
Üçgen ve beşgen son mevsim.
Sessizliğin b/akışı tütmeyen bacalara yansıyor.
Sessizlik çiğ taneleri arasında kır çiçeği.
Gece kadran, yol ayaz ve sisli.
Ağır sahadır fakirin yolculuğu.

Elveda basılmış düşler, yazılamaz hayaller.
İdam iplerinden düşen sararmış yapraklar gibi uykudaki insan.
Büyük dünyadan küçüğe çıkamayan haller.
Saydam gün doğumunun doğu nefesi.
Su uyur zindandır batının nefessiz kalışı.

Bu hatıra şems vaktine yolculukta.
Kulaktaki sesi dondurur gecenin ayazı
Ne zamana, ne vakte kapalı an.
Nerede olduğunu bilmeden arayana kortejdir aşk.
Rüzgarın köklerinden sura üflenirken.

Göğün çizgilerinden çoban yıldızına söz düşüyor.
Duvar saatinden önce, denize doğru kürek çekiyorken.
Son söz inişte, belki benim gibi ışıklar.
Perspektif kışın birikintilerindeki ayazın nefesi.

Ses koşar, gecekondu mahallesinin kristal kaldırımlarında.
Bir b/aşka kıyıdan, sahte portre insan.
Rüzgarın tuzakları, şehrin içinde yol.
Aralanmış kapıdan bakıyor, bilinmeyen gözler.
Birleşmiş yoksulluk ve yalnızlığın kıyıları.

Gölgenin soluğu med cezir
Ve ucuz kanat olmuş uykudaki şeytanın hileleri.
Zaman ve benim sonumda penceredeki buğular.
Bardak dolusu kadar insanın merhameti.
Ölülerin şarkısından çıkıyor sürgün dualar.

Ve şimdi yeşil ormandaki beyaz renkler aşktan.
Büyük nöbetçi huzur evinin penceresinde.
Bütün zamanların gülüşü yetim ve mülteci.
Ama bu suskunluk niye?..
Belli belirsiz olmuş sevgi.
Asla sona ulaşmak istemeyen hep ayni şiirde aşk.

Halin yolculuğunda, kapıların aradığı aşıklara açılır şems vakti.
Öyle anlar vardır ki onlara eriştiğinizde..
Zaman bir anda durur; muhabbet ehli yerini sonsuzluğa bırakır.

Bu yazılan şiirlerin tek kaygısı herşeyi olan şairidir.
Hayatı isimlendiren boşluğa bir çığlık gibi salar duyguları.
Bir gölge gibi akar insana dair sokaklarda.
Ve duaların dibinde buluşur şems vakti gecenin çobanlarıyla.
Işık yüzlerce yüz değiştirir.
Vurur saat, geçer zaman kar yağdıkça.
Çekip gider sana b/akan biri.
Yapacak bir işi olmadığından hep aşk ad verir gariplere.

Yalnızca olup bitenlerde değildir kader ve aşk.
Bir ahh yoksa, herkes onu kolayca bulabilirdi.
Doğal olarak suyun okyanusta.
Meyvenin ağaçta bulunduğu gibi.
Ve ahh daha çok şiirleştirilen aşktan çok insan yüreğinde bir yokluk.
Ve eksiktir insan insana.
En doğrusu bu yokluk ve eksikliğe rağmen ahh’ları yerine koyma yeteneğindeki sevgili.
Ya da s/özle bütün gerçekliği yok ederek.
Şems vakti duada onu yeniden yaratmak mı?..

Öteki insanlar v/ar aşkın şehrinde yaşayan.
Gerçek karşısında v/erdikleri kavgalarla, karanlıklar şehrinde insan yoktur.
Beton olmuş gönüllere rağmen gecenin güneşi gibidirler..
Hiçbir zorluğa çatmadan, hoşgörülü konuşur kendiyle şiir adına.
Kendiyle hep burun buruna gelirler.
İnsancıllaşmış, ayrışmış bir gerçeği sunarak çoğaltırlar sevginin formülüne şems vakti dualarla.

Aşkın gücüne tutunarak, gücüne başkaldırmaksızın amacına ulaşırlar.
Ne olursa olsun bize yabancı kalacak.
Karanlıklar şehrinde uykuda olanlar.
Ve bütünüyle bir kabirtaşında özümleyebilip.
S/özden daha ağır hiçbir şey yoktur.
Söz açar ve durup durup dinlenmeden yenilenir aşk.

Maddenin duvarlaşmış kalınlığı ortasında, tutmaya çalışıyorum bir bir çıkan s/özcüklere.
Yine de bizi o iki düzlem arasında dem dem suskunluğu ile paylaşan gönüller çağırırsa, aşk olsun. (Y.ed)

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 16.12.2017 01:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Sen bir ol !.. Yoksa O' nun birliğinden sana ne?.. Yüzbin zerresin ki her zerre de bir heves, her zerren de bir hayal taşıyorsun. Kavl-i Hz. Pir Şems-i Tebrizi k.s Her gece!.. Hazreti Muhammed(sav.) gibi miraca çıkmak için aşk burağına eğer vuranı getir. Hz. Pir Mevlâna k.s

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nazır Çiftçi
    Nazır Çiftçi

    Şiirinizi dikkatle okudum. Semavi bir havası var gibi.ANCAK BU KADAR UZUN OLMASAYDI daha anlamlı bölümlerden oluşacaktı.Şiiriniz de bir kaç konuyu barındırmış sınız. Çalışmalarınızın devamını diliyorum. beğeni ile okudum. tebrik ve teşekkür ederim. selam size.

    Cevap Yaz
  • Deniz Ercivan
    Deniz Ercivan

    ilk üç kıtasında şair duygusu ile hissediliyor
    o bölüm şiirin diğer kıtalarından
    ayrı bir şiir

    sonraki kıtalarda şair şiiri yazmış

    ve oldukça da uzun yazmış
    duygusal olarak soyutlamış kendini
    yani olaya sadece bir anlatıcı gibi devam etmiş
    bunlar şiiri okurken benim duyumsadıklarımdı

    yine de zengin kelime haznesinden dolayı
    saygılar kalemine



    Cevap Yaz
  • Nermin Seyratlı
    Nermin Seyratlı

    Yari olmayan bir gönüle, gönül denilir mi hiç? Sadece et parçası bir yürek kalır geriye... Suskunluğun bile bir sesi vardır. Seven gönüller hiç konuşmasalar da duyarlar birbirini. Aşkın yolu aşkla örülmüştür. Mana ikliminde engeller kalkar aradan.

    Yüreğinizi ve kaleminizi kutluyorum Engin Bey.
    Selam ve saygılarımla...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Engin Demirci