Halkevlerinin Ağustosta Türkiye çapında başlattığı “Yaşasın Filistin, Filistin Yaşasın” kampanyası bünyesinde Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlediği “mama al, konsere gel ” sloganlı İstanbul için son dayanışma konseri 8 ekimde büyük bir katılımla gerçekleşti. Yedi saat süren konsere bilet olarak bir paket mama ile girildi. İstanbul Eczacılar Odası’nın girişte açtığı standlarda mama satışı yapıldı. Standlardan alınarak veya önceden yanında getirilmiş olan mamalarla giriş yapılan konserin amacı, Lübnan ve Filistin’deki savaştan kurtulan çocuklara yapılacak gıda yardımını sağlamaktı.
Konserde sırasıyla Grup Pinhani, Burhan Yıldırım, Fuat, Bayar Şahin, Mazlum Çimen, Aydın Kant ve arkadaşları, İsmail Hakkı Demircioğlu ve Erkan Oğur, Hilmi Yarayıcı, Bülent Ortaçgil, Metin Kahraman ve arkadaşları, Vedat Sakman ve son olarak Kardeş Türküler sahne aldı. Kâzım Koyuncu’nun bir slayt gösterisi ile geceye katılımının sağlanmış olması izleyicileri etkiledi. Geceye katılan Eşber Yağmurdereli kısa bir konuşma ile Arif Damar ise şiirleriyle seyirciye “merhaba” dediler.
Halkevleri, bu konserin yaşanan trajedi karşısında insanlık dersi vermek isteyen insanların bir araya geldiği bir etkinlik olduğunu vurgularken Ortadoğu’yu bir pasta olarak değil, insani bir coğrafya olarak gördüklerinin altını çizdi. “Burada bulunan insanlar, katillerle işbirliği içine girmediklerini tarihe not olarak düşürmüşlerdir” dendi. Salı günü limanlardan kalkacak silah yüklü gemilerin yanı sıra toplanan gıdaların da aynı gün gemiyle hareket edeceği bildirildi. Ve tüm katılımcılar 10 Ekim Salı günü saat 12.00 da Kadıköy’den kalkacak sembolik gemiyi uğurlamak için davet edildi.
“Onlar Öldürüyor, Biz Yaşatalım” sloganı ile gerçekleşen konser boyunca rap müzikten Karadeniz ezgilerine uzanan geniş bir yelpazede salınan müzik vardı. Öğrenci Kollektifleri, parasız eğitim, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya için 18 Ekim’de Ankara’da yapılacak etkinliklere konserde bulunanları davet etti. Halkevleri Film Atölyesi Ekibi, hazırladıkları slaytlar ile seyirciler için oldukça etkileyici olan bir gösterim sundu. Hilmi Yarayıcı’nın söylediği şarkıdan şu dizeler kaldı aklımızda konserden ayrılırken:
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Öncelikle nilgün hanımın yorumuna ziya paşadan bir yorumla karşılama yapmak istiyorum.
Çözemedi bu lugazın sırrını kimse
Binlerce kafile geçti hükemadan füzeladan
Ah insan..
Ah ben..
Ah bendeki iki yan..Diyorum böyle durumlarda..
Arap Naci kardeşe gelince..Canınınn sıkkınlığından olsa gidişata müstehzi ve fakat iç yakıcı bir tekerleme ile dile getirmiş protestosunu.. Belli ki söz yalama olmasın istemiş..
Ve :
Anlayanın sivrisinektir sazı
Anlamayana dümdüz gitsen havagazı
Demiş sanki..
Bana gelince..
Susulunca tutulan çetele simsiyahtır
Diye çok sevdiğim bir dizeyle derdimi ummana dökmek istedim sadece...
sabrın görevden kaçamak anlamına gelmediğini bilerek ama sabır ve iyiliğe atılan adımlarla yola devam..
Herkese saygılar
Basit organizmalar basit tepkiler veriyor. Organizma geliştikçe daha karmaşık bir mekanizmaya sahip oluyor ve tepkileri de o oranda karmaşıklaşıyor.
İnsan yeryüzünün gördüğü en üst, dolayısıyla en karmaşık biyolojik sistem.
Birbirinden en farklı davranış biçimlerine insan popülasyonunda rastlıyoruz bu yüzden.
Hayvan davranış bilimciler, bir sürüdeki bireyler arasında çok şaşırtıcı karakter özelliklerini ve buna uygun davranış biçimlerini gözlemleyebiliyorlar.
İhanet, çapkınlık, eş cinsellik, dayanışma, fedakarlık, iyimserlik, karamsarlık gibi.
Popülasyonda bir şeyler yolunda gitmediği zaman, sadece insanlara has olmadığını anladığımız ilginç tepkiler veriyorlar.
Sinmek ve gelişmeleri beklemek. (bana dokunmayan yılan bin yaşasın)
Güçlüye yaranmak. (çıkarlarımı korumanın kestirme ve güvenilir yolu şimdilik bu görünüyor. Güç dengeleri değiştiğinde rahatlıkla saf değiştirebilirim)
Mücadele kararı almak. (zafer gelebilir de gelmeyebilir de. Her durumda ödenecek ağır bedeller var. Fakat sonuç için değer ve göze aldım)
Şempanzelerle ilgili bir belgeselde iki güçlü rakibin kapışmasını izledim. Onlar son derece vahşi bir görünüm sergileyerek ödül (liderlik, kayıtsız şartsız egemenlik) için dövüşürken topluluğun sade bireyleri saflara ayrılarak tempo tutuyordu. El çırpmalar ve çığlıklarla. Açıkça taraf teşkil etmişlerdi.
Bir şekilde çıkarlarını bağlamışlardı.
Bilim adamlarına göre şempanzeler en yakın akrabalarımız. % 2 lik bir farktan söz ediyorlar. (genetik)
Bu belgeseller okullarda zorunlu ders kapsamına alınmalı. Belki aradaki farkı, en azından sosyal davranış anlamında, arttırmak isteriz kim bilir.
***
Yeryüzünün efendisi görünümünde olan insan, keşke sadece doğaya egemenlik anlamında değil de beyefendilik hanımefendilik anlamında, bir efendilik sergilese artık.
Bilim silaha yaptığı yatırımı, doğayı tüm varlıklarıyla koruma ve insanı, başka birini aç bırakmadan doyurma, projelerine ayırsaydı..
Kadınlar, bir canlının acı içinde ve diri diri yüzülen muhteşem
kürkünü giyerken zevkten değil de dehşetten bayılsalardı.
Erkekler uzay gemisi şıklığında otomobillere sahip olmak için tüm değerleri ateşe vermek yerine, aç ve sefil insanların varlığını hiçe sayan, çoğunluk onların sırtından yaşatılan, bu projeleri ateşe verselerdi.
***
Kuşkusuz yukarıdaki etkinlikte olduğu gibi duygulu, duyarlı, yaratıcı, üretici insanların sayısı hiç de az değil.
Fakat insan gibi insan, adam gibi adam olmak başka şey, gücü yetmek başka şey.
***
Elinde olmadan aklı karışıyor insanın.
Kötüler eninde sonunda güçlü olmanın bir yolunu mu buluyor?
Yoksa güç insanı değiştiriyor ve her halükarda onu kötüye kullanacak biri haline mi getiriyor?
***
'Onlar öldürüyor, biz yaşatalım! ..'
sloganı inandırıcılığını koruyor mu bu durumda?
Koruyorsa ne kadar koruyor?
Bize bunu aleyhimize işleyen güç dengeleri mi söyletiyor?
Kendimizi zayıf hissettiğimiz için mi duygulu sözler ve şarkılar söylemek için geliyoruz biraraya.
Zayıflık duygusallığa mı yol açıyor?
Bu korku mu yardıma koşturuyor? Onlarla esasında bir farkımız olmadığı ve kolaylıkla aynı şeyin başımıza geleceği kaygısı mı bizi harekete geçiren?
Biz derken halkları kastediyorum. Tüm dünya halklarını.
Dünya teknoloji devleri sus pus.
Dünya ticaretini elinde tutan dev şirketler sus pus.
Gelişmiş ülkelerde yöneticiler sus pus. Abuk sabuk kararları parlamentolarından geçirmekle meşguller.
Göstermelik ve cılız bir iki söz ve eylemi ciddiye alamam elbette.
***
Bilmiyorum insandan umudu kesmeli miyim?
Gücü yetmeyenler,
son derece akıllı ve duyarlı sözler söylüyor.
Gücü yetenler,
son derece akıllı ve duyarlı silahlar üretiyor.
*******
İki taraftan biri diğerine tümüyle katılmadan bu kargaşa son bulmayacak.
Ve de.. ne dökülen kanlar.
Ve de.. ne dökülen gözyaşları.
****
Kuşkusuz katılımının sağlanması, sayılarının eritilmesi gerekenler ikinciler.
Peki bunu onlara kim ve nasıl anlatacak?
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta