Ve sen Şiiri - Samira Samiraninsiiri

Samira Samiraninsiiri
319

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Ve sen

Topkapı’nın sabahında, camekân bir göl gibi durur kalabalık;
sen ise akşamı avucunda tutan küçük bir ada.
Taş döşemelerde çoğalır adımlar, çoğalır diller,
ama sessizlik yalnız senin lehçeni konuşur.

Bakışın:
Mimar Sinan’ın çektiği ince bir kemer,
altından, taşları yontarak ağır ağır akar zaman;
ben geçerken cebimdeki bütün gürültü hafifler.

Gülüşün:
yarım bırakılmış bir sözün sıcak izi,
damakta unutulmuş bir anahtar;
o kapı aralanınca içimin kışı geri çekilir.

Çenenin kıyısında durur itirafın gölgesi;
“tam mısın, eksik mi” diye sormaz,
“tamamlamak mı, kabullenmek mi” diye fısıldar.
Her baktığımda yüzümdeki sertlik
ince bir tül gibi incelir.

Omuz başlarında ilmek ilmek bir sabır toplanır;
ince bir ırmak gibi yüzünden süzülür.
Arka plandaki han yolları, taş köprüler,
bir rüyanın krokisi gibi katlanıp cebime girer.

Ebru misali, aramızdaki mesafe yumuşar;
renkler birbirine karışır, hatıram netleşir.
Sanki adını biliyorum da söyleyemiyorum;
söylemeyince daha gerçek kalıyorsun.

Camekân ardındasın:
yaklaştıkça çoğalan bir uzaklık.
Seni sevmek kandilin camından nefes üflemek;
yanmayan ateş yok,
yalnızca daha terbiyeli yanışlar var sende.

Yüzünde kahverengi bir akşam durur;
o akşamın içinde bir gül,
gülün sesine karışmış eski bir dua:
“Eksiltmeden sev.”

Sükûnetin, yolcunun alnındaki ter kadar hakiki,
Haydarpaşa’dan kalkıp geri dönmeyen tren kadar kesin.
Herkes geçer; sen kalırsın.
Kalışın, gitmelerimizi onarır.

Ağzımda taşıdığım bütün isimleri
gülüşünün önüne bırakıyorum;
hiçbiri düşmüyor yere
çünkü senin yanında kelimeler düşmeyi unutuyor.

Bir çizgi, bir gölge, bir susuş…
ne kadar azsa o kadar derinleşiyor anlam;
küçülerek büyüyen bir ev gibi
yüreğim sana sığmayı öğreniyor.

Haliç’in suları, taşın serin alnı,
kıyıya varmamış patikalar
hepsi aynı cümlenin farklı çekimi:
“Geç kaldın ama doğru geldin.”

Seninle “tamam”ın ne demek olduğunu anladım;
çünkü sen bitmiş değilsin
tamamlayan bir bekleyişsin.
Acelemin ucundan tutup
Eyüp’ün güvercinine bağlayan ince bir ip gibisin.

Kalabalık çekilince camda ben kalıyorum;
gülüşünün kıyısında kendi yüzümü buluyorum.
Anlıyorum: minyatür sensin,
tezhip benim eski korkularım.
Ve ben, yaldızımı sana göre genişletmek istiyorum.

Senden bir damla sabır alıyorum,
bir damla merhamet, bir damla sükût;
bu üç damlayı dilimin altına koyup
“aşk” diyorumyüksek sesle değil,
bakışının derinliği kadar içeriden.

Ey “yar”,
adını söylemeden sevmenin talimisın sen.
Her gelişimde yeniden öğreniyorum:
Gülüş, bazen yalnızca bir yara izinin
güzel görünmeyi öğrenmiş hâli.
Ve ben o yara izine
sonsuzluğun en şefkatli parantezi diyorum.

Samira Samiraninsiiri
Kayıt Tarihi : 3.10.2025 02:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!