Onlarda hayatlarını birleştirmişlerdi… Ama…
Durgun akan bir nehir gibi,
gideceği rotayı bilen.
Giderken de, ne kadar çürümüş ağaç dalları varsa,
bedeninden kırılmış yaşlı ağaçları taşıdığı, durgun akışında, bir nehir sanki.
Nereye döküleceğini bile, bile, suda yüzebilen ne varsa, aldı götürdü…
Koskoca bir yaşam süren, geçmişini de beraber, sessiz, sakin, kararlı ve çok güzel bir akışla, suyun ardına bile bakamayacağı gibi ardına bile bakmadan, akıp gitti…
Yürüdü gitti kadın…
Geride kim kalmış, ne olacakmış gibi düşüncelerden uzak, bir gidişti bu…
Bazen insan, kendi hareketlerini sorgularken, kendine göre bütün olumsuz etkilerin tesiri altında kaldığı hep bilinen bir gerçektir. İnsanın doğal yapısında bulunan haklılık sendromu, çoğu zaman, mantığın üstüne çıktığı, tartışma konusu olabilir. Ama, kendi ile didişen bir beynin, muhatabını dikkate alamayacağı, yine bilinen bir gerçektir.
Gidişler veya yürüyerek gitmelerde her zaman, birtakım bahaneler, ön plana çıkar ve gidecek olan, bu durumda arkasına bakma cesaretini bulmadan basıp gider. İşte bu, göstere, göstere gitmenin arkasına sığınarak, ben güçlüyüm, bana bir şey olmaz düşüncesiyle, hayata yeniden tutunma isteğiyle gider…
Bu aşk bağımlılığında ön plana çıkmış etkenlerden biridir ve aşk ezilir gider…
Kadın gider…
Bazen de adam gider, ama kadının gitmesi her zaman daha ağır basmıştır…
Kadının gitme sebepleri arasında mukayeseler varsa ve de her hangi bir sebeple küçük görmeye başlamışsa, bir takım uymazları ön plana çıkarmışsa,
artık adamın yapacağı hiçbir şey yoktur ve suskunluk, gitme sebepleri arasına girer…
Unutulur ki, aşk her var oluşta, beraberlik ön sebeptir ve fedakârlık ister…
Aşk, aşk olalı, çok insan için acı doğurmuştur…
Her iki taraf, bu acı ile kıvranmasına rağmen, gurur öncelikli olur ve aşk biter…
Kadın, veya adam gider…
Sıra ağlamak ve ağlamamak arası bir yerdedir.
İşte o zaman, gidilmiş olur, hem de koşarak…
Kadın gitmişse vay o zaman, adamın haline…
Dilinden şarkılar düşmez, elinden kalem, yazar da, yazmaya karşı duramadan,
tükenir durur kör kuytularda…
Ama en kötüsü, sessiz vedalar. Var olunup olunamayacağı düşünceleri arasında, yok ulunup, olunmayacağı, köprüsünden yürünüp gidilir…
“Görüşmek üzere” denilemeden… Duyulamadan…
Neylersin hayat bu,
gidişlerden kalan karanlık boşlukta yürümek gibi, yaşam bu…
Hayat, kazananların saatleri ile dolu, ben kaybedenlerdenim…
15—Temmuz-2007 İzmir—Çandarlı
Kayıt Tarihi : 26.3.2008 13:05:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Yılmaz 4](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/03/26/ve-kadin-yuruyerek-gitti-deneme-onlar-da-hayatlarini-birlestirmislerdi-ama.jpg)
HAYAT KAZANDIĞINI SANANLARLA DOLU....
TÜM YORUMLAR (1)