Eylülde sararan yapraklarla beraber,
Öğretmenler vurulur, boş tarlaların ıssızlığında.
Ve düşünür öğretmen, ölümle yaşam arasında:
Kim, neden sıkmıştır kahpe kurşunları, kahpece?
Yarar kurşunların sesi, karanlığı bir gece.
Akan her damla kan, yaklaştırır ölümü.
Gurbetin kanlı tozu tutuşturur gönlünü.
Eğitim ordusunda olunca şanlı nefer,
Başlamıştır gurbete gitmek için bir sefer.
Ölümün beklediğini bilemezdi bu yerde.
Çare diye gelmişti, cehalet denen derde.
Böyle mi olmalıydı öğretmenin kaderi?
Alırlardı sılada elbet kara haberi.
Yaşlı ana sarılır, cansız duran bedene.
Lanetler yağdırılır, ona ateş edene.
İntikam yeminleri edilir hep bir dilden.
Rahat uyu öğretmen, çıkmazsın gönüllerden.
Derler de unuturlar, adın kalır bir taşta.
Sorarsın bir gün elbet: “Niye öldüm bu yaşta? ”
Eylülde sararan yapraklarla beraber,
Öğretmenler vurulur, boş tarlaların ıssızlığında.
Ve düşünemez öğretmen, ölümün karanlığında.
Kayıt Tarihi : 3.5.2008 10:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!