Günün henüz başlangıç saatleri olmasına rağmen her yer karanlık… Erken saatlerde uyanıyorum bir zamandır.Pencere önünde, tül perde ardındaki hayatı izliyorum uzun uzun. Bu sabah uyanıp perdeyi araladığım da ilk gördüğüm, kâbus gibi çöken bulutlar ve karşıki ağacın dalına tünemiş,can havliyle kanat çırpan küçücük bir kuş… Belli ki çok korkmuş.
Korkudan çırpılan kanat benim.
Ve rüzgâr… Her esişinde ne varsa alıp götürüyor beraberinde. Ortalık toz duman, gökyüzü karanlık, bir uğultu… Gök gürültüsü… Sonrası ilk damlalar… Devamında sağanak bir yağmur… Toprağa düşen her damlada etrafa yayılan bir koku…
Etrafa yayılan koku benim…
Uslansana, acım benim, dinlenip dursana artık.
Akşam gelse derdin hep; geldi bile Akşam; bak, işte:
Bütün kenti kapkara örtüsüyle sarar karanlık,
Kimine kaygı salmış, kimineyse mut getirmiş de.
Ölümlü kalabalık, dışardaki pis kalabalık
Devamını Oku
Akşam gelse derdin hep; geldi bile Akşam; bak, işte:
Bütün kenti kapkara örtüsüyle sarar karanlık,
Kimine kaygı salmış, kimineyse mut getirmiş de.
Ölümlü kalabalık, dışardaki pis kalabalık