Yetim çocukların gölgesinde uyanıyorum sessiz sabahlara, konuşmadan dilim, yüreğimin sesi yükseliyor semaya aydınlığın gölgesinde kalan yaşamlara isyan ediyorum. Sokak süpürgelerine dönüşen yaşamlar neyi nereye yollandığı belli olmayan hayatlar içindeki yaşanmışlıklar, biz hangi oyunun kahramanlarıyız ya da hangi hayatın sahnesinde rol alan figüranlar.
Güneşin toprağı kurutmasını beklemek gibiydi yaşananlar, güneş yanığı hayatların yaşanmışlıklarında. Elim avuçlarına hasret, bazen sevinç veren bazen de yakıp kül eden hatırlar arasında yaşamaktı.
Gökte bu gece anılardan başka yıldız yok. Yüreğimin arka bahçesine gömdüğüm, giderken bıraktığın sözcüklerini gözyaşlarımla suluyorum. Kaçışlarla saklandığımız duygu kovuklarında zamanın üzerimden geçişini izliyorum.
Görüntün doyasıya dolunca gözlerime gözlerimi kapatıp seni hapsedeceğim ve sonrada çekip gideceğim bu mekândan. Karanlıkların alabildiğince uzadığı senli düşüncelerin gölgelerinde, sensizliği arayış dolu gözlerle akıp gideceğim sonsuzluğa yakın uzaklıklara.
Hiç gerçekleşmeyecek düşlerin avuntusunda, sevdaya karanlık güneş ışıkları altında yaşayıp, kızıl sarısı akşamların hüzün şarkılarını söyleyeceğim. Hüzünlerin ardına sığınan çöküşleri hasretin kokusuyla sarmalayıp.
Gelişi güzel doğan korkulara karanlıkların engelini koyacağım. Kahrımdan mum gibi erisem de kurumuş toprağın aradığı su gibi dudağımda adından kalan izle yaşamayı öğreneceğim. Ağustos gölgelerinde üşümüş duygularımı saracağım kan kırmızısı aşklar yıkıntılar arasından seslenirken.
Bilindik senfoninin namelerini duyacağım bir keman sesinde, çimen üzerinde elmas gibi parıldayan çiğ tanesine düşecek gözyaşım. Gözlerimdeki özlemi saklayacağım sen şarkılarının notalarını dizeceğim gökyüzüne ve yıldızlarla besteler yapacağım, sana sevdalı ve sana müptela.
Yalnızlığımı paylaştığım sokak lambalarının ışıklarındaki avuntuydu beni senli günlere götüren, beklide sensizliğin başlangıcına. Zihnime hapsediyordum seni zincire hapsedilmekten daha beter olan duygularla. Bana bırakmadığın bir parça aşkın özlemleriyle yoğruluyordum. İçimdeki öfkeyi sözcüklere dökerek sen düşüncelerle boğuşup yalnızlığın elbisesini dikiyordum.
Serseri mayın gibi dolanırken zamanın yollarında maziyi kucaklayan yarınların eteklerine dolanıyorum. Özlemlerin denizinde dümeni kırık yelkenliyle binip, bir martının gölgesinde sen sandığım limanlara sığınıyorum.
Kelimelerden yaptığım sevda kuleleri artık temel tutmuyor. Ruhuma katık edeceğim sevdalarda tükendi. Bedeli sormadan tükettik sevdaları, şafağın son ışıklarında sözleştiğimiz şafaklar artık doğmuyor.
Ve bense senli cümleleri gözlerimde saklıyorum...
28.07.2012....
Fatma Avcı 2Kayıt Tarihi : 28.7.2012 00:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yazının okunmasından sonra dökülenler.....Teşekkürler Serdar Yılmaz.... Nağmeler Fısıldıyor Meleklerim Yorgunluğumun Satır Aralarına Yürekleri bezirganlaşmış şairler ucuz şiirler satma telaşesin de bu gece. Ben sanrılarımın git gellerinde köşe kapmaca oynarken, Tuzla sotelenmiş acılarımı İstanbulun sen sokaklarına bırakıyorum. Kaldırım kenarlarındaki fahişeler, garip bir ironiyle gölgeliyor düşüncelerimi. Mahkeme koridorlarında, kelepçelenmiş bir sanığa dönüşüyor cümlelerim. Geleceğim kan revan içinde kalırken, aşk tarafsızlığını yitiriyor benliğimde... Gecenin vurdumduymazlığına ve aşüfteliğine susuyorum avazım çıktığı kadar. Tüm heveslerim, bir o kadar da yaşanmamışlıklarım kürtaja zorlanıyor ha bire. Yarına dair bütün beklentilerimi, sattım - satacağım besbedava halvethanelere. Hiç bir kalıba sığdıramadığım gidişinin, zafer çığlıklarını asıyorum mihverime. Sezgilerimin karmakarışık dünyasında dolaşmaya çıkıyorum bohem bir aldatmacayla. Anlamını yitirmeye başlasa da yavaş yavaş gaileli satırlarım, infaza gebedir bilinçaltımda... İnancı olmayan çocukları ne diye dünyaya getirip duruyor ki ha bire analar? Büyüyüp serpildiklerinde, inançsız çocuklar oluyorlar mutlulukları gölgelemeye çalışan, Ha bire boşluklar yaratıp, kayboluyorlar; sonrasında ise çoğalmayı marifet sayıyorlardı. Kelimelerim, açlık içinde kıvranan ülkeler gibi ağlamaklı olsa da sensizliğimde, Malihulyam yüreğinden tozlu meydanlara savrulurken, kefenleyin kadavramı sizler... Yenilgilerimin görünmeyen tarafında, hep dik durmaya alışmıştır çultutmazlığım. Günah batımlarında vazgeçmişliğin nedenlerini satırlarıma hüzünle yüklerken, Gözbebeklerim, hasretinin alazlarında, kangrene dönüşüyor ruzuşebin koynunda. Dudaklarımdan dökülen, canhıraş kelimelerimi yutkunuyorum yine imkansızlıklarımda. Vuslat... ... Vuslat; Kalemi kaybolmuş emanetullah çocuklar gibi, her düş kırıntım büyüyor avuç içlerimde. Seni ne zaman düşünsem tozlu zihnimin koridorlarında, ak düşen saçlarıma yıldızlar uğruyor. Kelimelerim bir anda her yanı saran asma yaprağı gibi, bende sana sarılıyorum ayrılığında. Ve... Titreyen ellerimle yazmaya çalıştığım şiirlerimle birlikte, nağmeler fısıldıyor meleklerim yorgunluğumun satır aralarına... SeRDaR 27 07 2012 11:52 Besbedava: Çok ucuz. Halvethane: Saraylarda girilmesi yasak olan oda. / Tekkelerde dervişlerin yalnızca ibadet etmek ve çile doldurmak için kapandıkları oda. Mihver: Konuşulan, yazılan, tartışılan veya düşünülen bir konunun en önemli noktası Gaile: Uğraştırıcı, pürüzlü iş, yük. / İstenmeyen durum, baş belası. Bohem: Yarınını düşünmeden günü gününe tasasız, derbeder bir yaşayışı olan edebiyat ve sanat çevresinden (kimse veya topluluk) . Çultutmaz: Giysi ve mal değeri bilmeyen, derbeder, serseri, avare (kimse) . Malihulya: Kara sevda. Alaz: Alev. Ruzuşeb: Gece ve gündüz. Canhıraş: Yürek paralayan, kulak tırmalayan, acı, tüyler ürpertici. Emanetullah: Sığıntı, yetim ve öksüz çocuk. Serdar Yılmaz 2
Mümkün mü acaba? Mümkünse eğer, O da gelmiyecek mi gittiğin her yere?
Sanırım 'evet....' Bundandır 'gözlerde saklanan cümleler...'
Sürükleyici bir yazıydı Fatma(Deniz) Hanım.. Tebrikler, efendim...
Bir kural vardı aramızda, ne olursa olsun biz bize yetecektik ve yine biz çözecektik dar geçitlerin kasıntı zamanlarını birlikte…
Ve biz bize hep yetecektik birbirimize, bu vazgeçilmez bir istekti…
Belki de bu yaşamımızın en zor taraflarıydı ama biz şikâyet etmez sadece gülüşlerimizi yapıştırırdık her şeye rağmen yüzümüze…
Çoğu zaman baş edemediğimiz olaylarla ağlardık sabahlara kadar, yollar biterdi ağlayışlarımız hep sürerdi, sonunda çıkış yok değimiz anlardan bir çözümle ulaşırdık yine de minik gülmelerimize…
Mustafa yılmaz
ant+10
Sn: Deniz,
Bu güzel eserinizi,
Beğeniyle okudum.
Yüreğine salık
Kalemin daim olsun.
Başarının devamını diliyorum.
Dost kalemi kutlarım.
Nice güzel paylaşımlara.
Sevgi ve saygılarımla....
Ve bense senli cümleleri gözlerimde saklıyorum...
..........
harika bir mozaik olmuş şiir.her kelimesinde ayrı bir renk ve ayrı bir anlam katılarak,insanı uyutan ve rüya iklimine görüren bir şiire imza atılmış.kutlarım.
TÜM YORUMLAR (7)