aşk destanları okumak gibiydi seni sevmek
Ferhat ile Şirin ya da Leyla ile Mecnun, fark etmez
bugün mutlu yarın ölümüne huzursuz mutsuz
bir dağın eteğinde, tam da eteğinden yakalıyormuşken Leyla’nın
susuzluğun ateşine mahkûm Ferhat olmuş buluyordum kendimi
ya da Şirin’in kara gözlerinde kayboluyorum sanırken
çölde umutsuzca sürünen Mecnun’a dönüyordu benliğim
ela gözlerin boşlukları deliyordu bana bakıyor sanırken
ben ise sahipsiz mezarların yalnızlığını yaşıyordum sensiz
hazzına doyulmaz bir gizdi seni zulamda saklamak
ama git artık bensizliğin yuvasına dönmüş yalnızlıklara
huzur bulamayan ruhunla kendince yaşanılası sevdana
sen tükenmiş o pis kıskançlığınla baş başa
artık savrulma döşediğin iç acıtıcı destanlarda boşa
vahalara dönmez çöllerin senin, seni bekler yalçın dağlar
yem eylersin orada artık bu destansı sevgiyi kurda kuşa
beni mi soruyorsun?
ben nadasa bıraktım onu, bu mevsim dermeyeceğim
ve belki de hiçbir zaman…
14.10.2012 – Bingöl
14.10.2012 – Bingöl
Müjdat BilginKayıt Tarihi : 14.10.2012 00:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kaleminize, yüreğinize sağlık sayın Müjdat Bilgin…
TÜM YORUMLAR (13)