Bir bakıma kurtuluş buydu ama neden.. Belki bir söz, belki bir son, belki de son bir vedadan. Artık ayrılış zamanı geldi. İşte en son tren … İşte en son vagon ve işte en son durak burası … Anlayabiliyorum.. Sevgilerden, varoluştan ve en sona ulaşmanın verdiği burukluktan … Senin gerçek yüzün bu değil ama ben uğraşmayacağım seninle, sonunda yeneceğimi bilsem de oynatmayacağım kendimle …
Sen sevilmeye değer misin? Bilemiyorum … Ama insanların tümü gibi yüzlerce, binlerce kez evet! … Benim gibi, onun gibi, bir serseri, bir ayyaş gibi … Ama kendi yüzün değil bu, biliyorum, hissediyor, görüyor ve en yakınımda olduğunu biliyorum… İşte son gün, işte hayallerin, ümitlerin ve arzuların sonu … Yazık, her şeye çok yazık … Ben sen olabilecekken, seni ben yapabilecekken, senin yaptığın adilikten başka bir şey değil … Düşünürken, konuşurken ve hayatın sayılı anlarını doyasıya, coşkuyla yaşarken … Senin ve benim gibi tüm evrenin yaşadığı şey bu … Ne ben, ne sen, ne de başkası.. Hepimiz aynıyız….
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,