Vazgeçmek istedim, kahve gözlerinden,kırk yılın şekeri tutuyor seni damarımdan.Trollerin arkasında martılar beni denize taşır.Yüzme bilmeden sensizliğe çırpnıyorum.Üşür yüreğim, sevdanın hırçın gelgitleriyle yabancı güzeller öşür vergisi alır benden.
-Bir kibrit istemiştim, kavlarım,avlarıma hazır yakılmaya.Gidişleri yakıp, köz edecek, hüzünlerin salına bindim. Bekleyişin ölümsüz ritmini bozan sulu sepken anların deniz anası sarılır çırılçıplak umutlarıma.
Beni senden, sarsacak, depremlere hazırlayacak, fay hatlarımda ani gidiş gelişlerin dersini verecek cevapsızlığın arka kağıdıyım.
-Yarın Coğrafya dersinde sınavımız var.İlk soru,ilk buluşmamızın parelelleri.Son soru sensiz geçen her günün saliseye çevrilişi.
-Ha bir de,kalbin Grivinç merkezisiyse sensiz zaman neden çabuk geçmiyor, sol yanımdan neden hep gözü yaşlı meltemler eser.
-Gel Boğaz’ın neon ışıklarında çalıştır beni,gel İstanbul’un bulunmaz aşk kumaşıyla ör beni senden,zamandan, aşktan.
Ellerini tutanca tunca benzedim, gözlerine bakınca bakırlar türedi elektriklere, yüreğine dalınca,derin denizlere aktım,ilk kez öpünce hoşluğun dar ağacında sallandım günlerce...
-Gözlerim beyaz akışların güneşine aşka ısınır,bulutlar, nemli gözlerindeki buhurlarla sıvışır,yükseklerde uçan kuşların kanatları seni görünce öylesine huzur ve ahenkle uçuyorlardı.
Şimdi söyle bakalım hangi serçenin kanadında kırık umutların saklı, hangi bülbül bensiz seherinde öter,hangi yılan benim sana sokuluşum gibi demler sıcaklarına.
İçim böylesine yanmamış özlemlerin mağaralarında kalakaldı.
-Nicedir aklımdan çıkmayan seni bir çırpıda atmak istedim,şelaleler dökülürken tarihin ilk yazılı belgelerine.
-Bir veda mektubu yazdım sümereloglar ancak okuyabilir, ilk çivi yazısına çok benziyordu.Heyecandan, kendimi kaybedişten olmalı Sümerlerin bulduğu ilk çivi yazısından daha beterdi. Yalnız son kelimesi Türkçe’ ye benzerdi.O da “ saklımsın”.
Bin bir yerinden kırılan aynaya yansıyan silüetin, ömür defterimin silinmiş sayfalarına yansıyor.
Ayrılığın bin bir rengi varmış, bazı ayrılıklar beyazmış bizimki hep beyaz kaldı, gidişinin pençesinin değdiği yerlerde hep berraklar sunuldu umuduma. Hasreti göğsüme dayayıp emzir kaçınılmazlar.Seni kaçırmanın sosyolojik temlerinde diri diri yakıldım anlara.
-Sen yokken, bende yücelen Ağrı’da ağrılarımın resmi çekildi.Hiçbir şeye benzemedi,hiçbir anlam çıkarmadı huzursuzluk.
-Huzurun yerindeymiş, o yerin yer mi? O yare yer olmayan yerler yer mi ki? Her günü gecelere beleyen, beleş özlemler büyüttüm sensiz her demden.Demlendi pişmanlıklarım.Huzur imparatorluğumu yıkan,
gözyaşların içimde sellere neden oldu. Gönül evimi su aldı, el güzelleri aldı, artık ben beni benden sorma.Gel gör, gel yaşa,gel aşıla sonsuz nurunla, özlü sözünle, dahası meleksi akışınla.
Sen gideli, acılarımı çisil çisil yağmur alkışlar,yalnızlığın uzak mağaralarında aç kurtlar ulur ,sensiz güzellere gelir mağaramın kapısına beni senden çalır,mağaranın kapısına adını yazıp giderler.
-Alnımda senin adını görür,mağaraya giremezler, senin güvercinlerin ağ kurmuş. Sancılar içerisindeyim. Vazgeçmek ile vaziyeti alışlar arasında imkansız ırmakların yollarını değiştiriyorum.
-Ah mümkün olsa, pınar gözlerinden, troller döşerdim hiç akmasın hep bende kalsın her damlan, her bakışın, her üzülüşün, her gidişin , hatta benden her nefret edişin…
-Hasretinin tanımsız sözcükleri büyüyor,yeni bir lügatin dilindesin.
Gözlerinin ütopyasında bakışlarının sosyo-psikosunda geçmişin uzak iklimlerinde yeni bir sen mevsimi belirir.
-Artık bırak beni. Başka bir hayat kur.Benden kumru olmaz, benden gül olmaz, benden bir sen çıkmaz.Boş ver beni, soru sorma, ruhumu yorma, beni yazma, aşk ahitlerine.
.
- Ya asıl sen beni boşver,h üznüme de boşver,
Sabır ve bekleyiş umudundan dergâhlar kurdum. Seni beklemenin dayanılmaz suretlerini bir bir asıyorum. Her gelen, her giden, her seven duygu seni değil de sensizliği görüyor.
-Çocuksu acılarımla bebek yapıyor pişman edilen hayat.İç çocuğum doyumsuzluklarında suni depremler yaşasa da seni n
kaçışların bitince, şimşeklerden önce sana varacağım.
Yüreğindeki lanetlerin tortusu arasında yeşeren, acıma
kahır defterlerini bir bir yırtacak.
-Anlaşılmaz,anlatılmaz, vazgeçilmez yollarda kaybolacak, öylesinde gidişlerinin karartıları.
- Yüreğime attığın bombaların yıkıntılarını onardı sabır ve huzur.Şimdi seni ve geleceği daha çok iyi yorumluyorum.
Ayrılığın tufanlarına attım sensiz başımı. Bundan böyle, kendi ekseninde dönen aşk dünyasının ay parıltısı olacağım beyaz düşlerimin perisi bilesin.
Kayıt Tarihi : 7.9.2009 16:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)