Ben vazgeçtim sancaktarı olmaktan ümmetin.
Bana farketmez hangi milletten çıktığı mehdinin.
Ben bir gazaya inanırım ki Allah’tır galibi.
Kumandanı Türk olsun, Kürt, Arap ya da Farisi...
Kessin garbtan gelen rüzgar olsa dahi.
Bana kâfi doğduğum iklimlerin sam yeli.
“Uygarlık”, “hürriyet”, “demokrasi” kalıpları...
Sizin olsun bildiğiniz tüm ortalık kavramları.
İşte benim ne varsa Pir Sultan, Attar, Fuzuli...
Kucağımda aslanla ceylan müsavi.
Bir elimde beyaz güller biter,
Bir elim mezar taşı diker.
Laf ile yürüseydi peynir gemisi,
Deryaların, bizim olurdu hemen hepsi.
Şiirler anlatabilseydi yüreklerin korunu,
Şairden seçerdi Allah, Peygamber kulunu.
Ben hoyrat genciydim bu kanlı kavgalar toprağının.
Çerağını benden aldı ateşi azatlıkların.
Nerede şimdi namlumun ucundaki kanun?
Adı bir kaf dağı kıssası şimdi onun.
Bu suni mahkemede ölmek suç, ölmemek suç.
Bağırmak suç, hele sükut, suç mu suç.
Bir suçlular şehri bu sokak kabristanı.
Hepsinin başında bekçi, kaldırım taşları.
Ben vazgeçtim gedik açmak surlarda.
Durmayı bilsem yeter gediğin ardında.
Bayrağı ilk tutan yiğit kahramanımdır!
Koşan Kenan diyarına, gâziyânımdır!
Filistin, sana ilk varan gürhânımdır!
Seninle ağlayan ümmühânımdır.!
Sana şiir yazdıran Davud’un, Süleyman’ındır.
Seni bulamayanlar, insanlık giryânıdır!
Kayıt Tarihi : 31.7.2024 07:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
israil terörünün Gazze'de yaptığı katliyamlarda şu an sayısı en az 40 bin olan şehitlere mezar bile bulunamıyorken, sokak aralarında, kaldırım kenarlarında mezarlar yapılıyorken, bu şekilde ölebilenlerin ve kafası, kolu, bacağı parçalanıp etrafa savrulmadığı şehitlerin "Şanslı" sayıldığı bir yılda; İslam ülkelerinin birbirine üstünlük mücadelesi kurup bir türlü birlik olamayışlarına yazılan şiirimiz. Tarihe bir vesika olsun.
Allah'ın "İçinde hiç bir şeyi eksik bırakmadık ve her şeyi en güzel şekilde açıkladık" dediği Kur'an'da Mehdi diye bir şahıstan bahis yoktur. Bu piyasada dolaşan yüz binlerce uydurma hadislerden birisidir.
Fetih ve fatih meselesine gelince: Bizim öncelikle, mehcur bıraktığımız Kur'an'a mana meal dönmemiz ve son hak peygamberin nurlu izinin ısrarlı takipçisi olup, kendi iç alemimizi yeniden fethetmemiz gerekiyor. Gerçek fatih de ancak budur. Zira kendi nefsini ıslah edemeyen birisi, ağzıyla kuş tutsa, şiirleriyle bi-hemta olsa bile asla başkalarını ıslah edemez. Mazideki fetihlerin akabinde oralara yerleştirilen sapık tarikatçılar, o ülke halklarında gerçek İslamı değil, sapık tarikat felsefelerini din diye lanse etmişlerdir. Şu anda da durum farklı değil hatta daha da vahimdir. Çünkü, gerçek İslam'ın menşei olan Kur'an ve sahih sünnet ümmetin binde dokuz yüz doksan dokuzu tarafından ya bilinmiyor ya da yaşanmıyor. Bu durumda olan bir millet ya da ümmet, nereyi nasıl feth edecek ve etse bile oralara bid'atten ve hurafeden başka ne götürecek acaba?
Hayırlı çalışmalar.
Kalıp düşüncelere sahipsiniz. " Mehdi", hidayete çağıran demektir. Bu görev de her zaman ümmetin ileri gelenlerine farzdır. Zira bize" emr-i bi'l ma'rûf, nehy-i ani'l münker " ayeti inmiştir. Mehdi kelimemi bugün İran'ın anladığı şekilde veya Hıristiyanların Mesih anlayışı şeklinde düşünmeyiniz. Kelime manalarından yola çıkınız. Tarikatlar konusunda da siz zaten yeteri kadar cephe alıp bu konuda karşı bir görüş kabul eymeyecek hale getirmişsiniz kendinizi, bu konuya girmeyeceğim ama "ehl-i kıble" ve kelime-i tevhidi kalpten dile getirenlerin kurtuluşa erdiği müjdesine iman eden biriyim. Bu sebeple günümüzdeki 2 milyar Müslümanın sadece binde 1 'inin doğru yolda, diğerlerinin ise yanlış yolda olduğunu dile getirme cürretini kendimde bulamam. Kur'an-ı Kerim'in bütününe ve Siyer-i Nebi'ye baktığımda da (genel olarak) bunu görüyor, buna inanıyorum. Bu konuda fazla ayrıntıya girmeden sizi Allah'a emanet ediyorum sevgili şiir sever.
TÜM YORUMLAR (2)