Galiba kum, tuz ve su, çoğu zaman özlemlerin gömüldüğü an ve yer oluyor...
Şafakların peşinden koşuyorum, ardı ardına karşıladığım tan zamanının içinde nefes almanın da ayrıcalığını yaşıyorum…
Bu kaçıncı şafak zamanı ve ben kaç gün ardı doğan güneşi karşılıyorum yollarda?
Hangi anın peşinde ve kaç an zamanında daha uykusuz gözlerimin kapaklarını ovuşturacağım?
Kaç kızıl güneşi omuzlarımın tekinde zapt edeceğim aracımın motor sesinde karışıyor dudaklarımdan dökülen şarkının tınısı ve ben öksüzleşmiş bir ruh ile kendimce baş etmeye çalışırken, geçmişin acımasız kareleri düşüyor çoğu zaman ıslak gözlerimden…
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Açıkçası işsiz güçsüz, zaman kavramsız düşüncelerle sevgili düşünmenin de bir anlamı yoktu. Çünkü biz ötesizdik, çünkü biz yarınsızdık, çünkü yaşarken sevebileceğimizi bilirdik. Sonraları sevilmek bizim umurumuzda değildi.
Yani yarınlardan beklentisiz kalmak bizim umarsızlığımızdı, sonra da hayattan, özlemden falan da şikâyet etmenin hiç anlamı yoktu… Eskilerden kalma mektuplara dönüp onları hecelemenin de hiç anlamı yoktu. Gözyaşı dökmenin de anlamsızlığını ezberlemiş olmamız gerekliydi…
Velhasıl ağaçtaki bir dut gibi sus pus olmamız gerekliydi. Belki de içe, içeriye doğru ağlamamız şarttı da biz anlamıyorduk. Demek istediğim çam ağacındaki bir kozalak gibi düşerek hiç pişmanlık duymamamız gerekliydi belki de ama sevgide kozalak olmanın da anlamı yoktu.
Çünkü biz sevmeyle yaşamın nefesini alıyorduk…
MUSTAFA ABİMM!YÜREĞİN VAR OLSUN EMİ.BU HÜZÜNBAZ KARDEŞİNİN DUALARINDASIN..SEN DE KUTUP YILDIZINA BAKIP.BENİM İÇİN DUA ETMEYİ UNUTMA..SEVGİ VE SAYGIMLA
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta