Galiba kum, tuz ve su, çoğu zaman özlemlerin gömüldüğü an ve yer oluyor...
Şafakların peşinden koşuyorum, ardı ardına karşıladığım tan zamanının içinde nefes almanın da ayrıcalığını yaşıyorum…
Bu kaçıncı şafak zamanı ve ben kaç gün ardı doğan güneşi karşılıyorum yollarda?
Hangi anın peşinde ve kaç an zamanında daha uykusuz gözlerimin kapaklarını ovuşturacağım?
Kaç kızıl güneşi omuzlarımın tekinde zapt edeceğim aracımın motor sesinde karışıyor dudaklarımdan dökülen şarkının tınısı ve ben öksüzleşmiş bir ruh ile kendimce baş etmeye çalışırken, geçmişin acımasız kareleri düşüyor çoğu zaman ıslak gözlerimden…
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim