Vay Benim Öksüz Yüreğime… Vay…

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Vay Benim Öksüz Yüreğime… Vay…

Sen sevda sevda akarken yüreğime,
ayrılık acısıyla,
ben,
seni uğurlamanın şaşkınlığıyla,
kapanırken içime,
yüreğim vurgunlarda kalırken,
gözlerim,
uykusuz sabah ışıklarını ararken,
uzakta,
bir seni bensiz düşünürken,
ben beni sensiz düşünürken ben,
sabahın ilk ışıkları vuruyordu pencerene,
geceden kalan yorgunluğumla…

Yalnızlığın gizemi bu…
Gözlerime oklarla batan…

Yalnızlığın,
sesleri bu beni suskunlaştıran…

Unutulmuş ne kadar,
senli bakış varsa ki,
hepsi beynime mıhlanmış…
Lâl olan bir dille,
titriyor çene kemiklerim…

Ah nerede O senli sana bakışlarım?
Ah nerede O sana yalvaramayışlarım?
Keşkelerin ardında kalan,
üşüyor bedenim,
senin üşüdüğünü hissedince daha da…

Titremeler sarıyor parmak uçlarımı…
Hayatın yelpazesi bu deyip geçiyorum…

Vay benim öksüz yüreğime… Vay…

Hayatı kaç paraya kaybettik biz?
Hangi zehir kıvrandırıyor bizi?
Çocukluğumuzun gülüşlerini nerede kaybettik biz?
Gözlerimiz,
neden kısılıyor çenelerimiz titrerken?
Bedenimize sarılan kırbaç,
neden senin elinde şimdi… Neden?

En son...
Sevgin...
Kalır...
Yürekte...
Ki...
O...
Yürek...
Senle...
Bende...

Vay benim küskün yüreğim....

Der bu yürek yüreğine...

Bu benim yalnızlığım…
Benle ben…
Bir başıma bir çoğul insan gibi…
Tek başıma baş edemediğim ben yalnızlığıma bir ben daha eklendi…
Sevginin sonsuz gücü bu, kendi kendine yetebilme… Sadece gözler ve kalbi bu insanı birbirine içinde tamlayan… Bakarsın görürsün, göremezsen, gönül gözüyle de olsa yeniden görürsün, seversin, kalbinde işaretlidir bu sevmek, kalpte, ta derinde, ta dipte…

Bir kanar ki tutunur, kökleşir, sanki çatlamış toprakta gibi filizlenir, harmana düşer, yine de içinde kalır yüreğin…
Ve tamamlanır sevgi, görmeler ve yürekteki gümbür gümbür vuruşlarla…
Sökülmez, yıllara direnir, susar, lâl olur ama diktir bakışları…
Sevenle sevilen arasında iki kişilik köprüdür…

Ve
sevginin yalnızlığı da hep iki kişiliktir…

Artık fotoğraflar konuşuyor çerçevelerinden… Masa üstlerinden ve yer halılarından, ayak sesleri konuşuyor birbirlerine geçmişin güzelliklerinin bittiğinin yerine yalnızlıkların ayak sesleri duyuluyor kısık ışıklı evin koridorlarında ve de oda duvar ve tabanlarından…
Alışılmış konuşma seslerinin yerini yokluk sesleri, sessizliğini almış…

Her köşeye bakış ve hasret seslerini kulaklar duyarmış gibi sahte gülüşler yapışıyordu yüzüne…
Yalnızlığın sesi bu…
Öksüz ve kimsesiz hırıltılar gibi…
Bir varmış, masallarındaki bir yokmuş hayallerine dönüşmüştü, yalnız bedenin dolanma sesi…
Boş mermi kovanı gibi bu yalnızlığın görüntüsü…
Boşa sıkılmış bir mermi kovanı gibi yaşamın geriye kalan kimsesizlik sesi…

Her yalnız sanki duyar bu sesi… Yalnızlığın kof sesi bu… Duyar gibi olur kulaklar ama boş bir gürültü gibidir, baştaki uğultular… Kimsesizleştirir insanı, gözleri karartır, bakışları puslandırır… Sadece özlemi taşır ardında… Utangaç bakışlarını yüreğine gömer, bir hırıltılı hisle kendi kimsesizliğinde, kimsesizleri arar… Kendi yalnızlığını yalnızların bakışlarında arar… Sadece küskünlük bu hayata… Belki de geçmişine… Geçmişindeki bütün seslere… Söylenen bütün şarkıları hüzün şarkıları gibi duyar ve her şarkı artık onu anlatır… Her cümle onun yalnızlığına atar bakışlarını… Bu kimsesizlik rüyasıdır ki, artık bütün rüyalardaki kâbus korkuları gibi bir titreyişi ardında bırakan bir ses bu, yalnızlığın gizemindeki haykırışlar…

Yaşadıklarımı bir sana iade edebilsem, geçmişimde, unutmaya dahil ne varsa burada gizli…
Bedenimi titreten ruhum bunu benden istiyor…
Mor düşler yaşamımdaki düşünsel ne varsa üstüne almıştı…
Ne yazık ki, mor düşünceler, siyah, isli ve karanlık duruşlarıyla sadece yorulan bedenimi çökertiyor…
Beni sana bağlayan ne varsa ki, hepsi paslı çelik halkaları olan zincirlere bağlı…
Geceleri gördüğüm bütün kâbus rüyalarımda ateş üfleyen yaratıklar dolanıyor bedenime…
Gözlerimin kapaklarını sıkıp, başımı yorganın altına kıstırıyorum… Bitmeyesiye bir kabus bu her gece her gece terler akıtan… Sanki yalanlar ve ihanetler raks ediyor etrafımda… Yaşamda bazı şeyler vardır ki asla kabullenemezsin… Ne kadar ağır ne kadar zor olsa da yaşatırsın sırtında yük çeker gibi bunları olduğu gibi… Asla kurtulamazsın bu kâbuslardan ki artık gülmeyi de unutmuş olursun…
Artık ben seni çok sevmiştim can demek de laftan öte gidemez… İşte kader değimiz başı ortası olmayan bir yaşamın içinde görürsün kendini…

Yemek sonrası içilen acı kahvelerinin kokusunu taşıyan duman sesi sanki bu…
Yalnızlığın iki kişilik sesinin tek kişiye indirgenmiş sesi bu…
Nefes daralmalarındaki bir ter atması gibi yalnız yaşanıyor, yalnız yaşatıyor insanı…

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 20.2.2010 11:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hikmet Atiş
    Hikmet Atiş

    Yüreğinize sağlık şairim beğeniyle okudum bu güzel eserinizi, Kaleminiz daim ilhamınız bol olsun tebrikler.10* p.

    Cevap Yaz
  • İsmihan Erdoğmuş
    İsmihan Erdoğmuş

    MUSTAFA BEY SEVEREK YALNIZ KALMANIN VERDİĞİ BİR HÜZÜNLE YAZILMIŞ HARİKA BİR ŞİİRDİ YÜREĞİNİZE SAĞLIK...KEYİF ALARAK OKUDUM KUTLUYORUM EMEĞİNİZİ...TAM PUANIMLA SAYGILAR SUNUYORUM...

    Cevap Yaz
  • Canan Ereren
    Canan Ereren

    Sevginin yalnız kalmışlığının haliyle adeta evdeki yaşattıkları...
    kutluyorum Mustafa bey saygılarımla efendim.

    Cevap Yaz
  • Ali İhsan Atiş
    Ali İhsan Atiş

    şiir bu işte..sevmek,yalnızlığın iki kişilik hali..Ustaca yazılmış dizeler,tebrikler,saygılarımla.+10

    Cevap Yaz
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    yüreğine sağlık,,,alkışşşşş

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Mustafa Yılmaz 4