Vay Babooo Şiirleri Şiiri - Ahmet Ayaz

Ahmet Ayaz
339

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Vay Babooo Şiirleri

ATATÜRK BAŞ ÖĞRETMENİM

Ben Türküm.
Dinim İslam, Dilim Türk.
Mustafa Kemal Atatürk,
Baş öğretmenim.

Öyle güzel ki Türçemiz…

Türkçemiz ki; Genç kızların,
Gün görmemiş sandığında çeyiz.

Beşikteki bebeklere,
Ninnilerle süsleyip, vereceğiz.

Ben Türküm.
Dinim İslam, Dilim Türk.
Mustafa Kemal Atatürk,
Baş öğretmenim.

Ahmet AYAZ


MUSTAFA KEMAL O

Mustafa Kemal O;
Batmayan bir güneş
Yıkılmayan surdu
Hudutlarımız da;
Barışı özgürlüğü
Kardeşliği sever
Çok cesurdu

Okuyun ögrenin
Güçlükleri yenin derdi
Gökyüzünü kaplayan
Bir kartal gibi;
Kanatlarını üstümüze gerdi

O insanlığa uzanan tek el
O tarihe gömülse de dünyaya bedel
Mustafa Kemal O

Ahmet AYAZ

TÜRK DÜNYASINDA ATATÜRK ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ:2
Balkan Aydınları ve Yazarları Yayınları


ON KASIMM VE ATATÜRK

Adını yazdırıp göğe denize,
Türk’ü, türkü yapıp söyledi bize.
Mutlu yarınları armağan size,
Türk’ü, türkü yapıp söyledi bize.
Ülkeyi emanet eyledi bize.

Gönüllerde coşkun çağlayandı O,
Yurt için bağrını dağlayandı O.
Hürriyete gönül bağlayandı O,
Türk’ü, türkü yapıp söyledi bize,
Ülkeyi emanet eyledi bize.

Ayaz’ım on kasım gelmesin derim,
Her on kasımlara sitem ederim.
Ben hep O’nun izlerinden giderim.
Türk’ü, türkü yapıp söyledi bize,
Ülkeyi emanet eyledi bize.

Ahmet AYAZ

TÜRK DÜNYASINDA ATATÜRK ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ:2
Balkan Aydınları ve Yazarları Yayınlarından

ON KASIM GÜNÜ

Saat dokuzu beş geçtiği an,
Gözlerini kapamıştı Atatürk.
Üzgündü büyük küçük her T ürk,
Yas içinde idi vatan.
On kasım günü.

Artık doğmayan bir güneş gibi battı,
Daldı bulutlarına dünün.
En acı ızdırabı oldu günün,
Bütün Dünya devletleri anlattı.
Tarihe O’nu.

Yine öyle büyük ve cesurdu,
Koskoca Türk’ün önünde.
Bugünde,dünde,
Kollarımızda kuvvet, kalplerimizde sırdı.
Barış kahramanı.

Onunla başladı yurdumda medeniyet,
Tüm olanca hızıyla.
Oğluyla kızıyla,
Ebediyete kadar bu büyük millet;
Saygıyla anar Onu.

Ahmet AYAZ

TÜRK DÜNYASINDA ATATÜRK ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ:2
Balkan Aydınları ve Yazarları Yayınları


ÇOK GÖRME

Çok görme miskince haykırışımı,
Efkarımı deste deste gül ettim.
Sevdanın yoluna koydum başımı,
Ham sözleri bal küpünde bal ettim.

Ben Yunus Emreden aldım ayağı,
Kul Himmetle tamamladım uyağı.
Öz nefsimden yiye yiye dayağı,
Yüreğimi yoksullara yol ettim.

Senelerdir kendim ile yarıştım,
Sabır dedim namertlerle barıştım.
Aka aka bir ummana karıştım,
Sol yanımı gönüllere sal ettim.

Hayat bir yokuştur hem de bilmece,
Ulu Tanrım büyük yüceden yüce.
Can dostu rüyamda gördüğüm gece,
Ayaz Bey’i tatlı söze kul ettim.

Ahmet AYAZ


BUNLAR YAKACIK KÖYÜ ÇOCUKLARI

Bunlar,
Bu ülkenin çocukları.

Çocuk deyip geçme.
Bunlar,
Yakacık Köyü Çocukları.

Gördüğün bu çocuklar;
İlmin, tekniğin dalında,
Biz varız diyecekler.

Gördüğün bu çocuklar,
Büyüyüp;
Ülkemi yönetecekler.

Bunlar,
Bu ülkenin çocukları.

Çocuk deyip geçme,
Bunlar,
Yakacık Köyü Çocukları.

Ahmet AYAZ


KÖTÜ KADER

Kötü kader bağdaş kurdu bahtıma,
Gül bahçemi talan etti gitmiyor.
Ateş attı bugün gönül tahtıma,
İçim yanar ızdırabım bitmiyor.

Efkar akın edip gelir üstüme,
Pınarlardan zehir akar destime.
Erenlerden oturan yok postuma,
Uzak kaldım dosta elim yetmiyor.
İçim yanar ızdırabım bitmiyor.

Ahmet AYAZ


SÖZÜN ÖZÜ

Sözün özü,
Anasının gözü olmalı şair.

Şair, kendine yetmeli.
Şair, kendini gütmeli.

Anasına yandığım dünyada
Her şey çocuk oyunudur;

Çelik, çomak, körebe.
Adalet, ihanete gebe.

Domuz doğuruyor hâlâ;
Mazlumun başına bela.

Şairin derdi büyük,
Şairin yarası derin.
Her devirde;
Kurbanı olmuştur, kaderin.

Zalimin zulmüne karşı,
Kalemi kurşun sıkmıyor şairin,
Artık.

Ahmet AYAZ

BEN HEP
BAYRAMLARDA AĞLADIM

Yer demir gök bakırdı bayramlarda;
Ben hep bayramlarda ağladım.
Sol göğsümde sızı; Bayram deyince.
Başlardı, bayramlar gelmeden önce.

Bayramlar, bayramlar;
İçimi yakan bayramlar geliyor yine,
İçimi yakan bayramlarla geldim bu güne.

Ben hep bayramlarda ağladım,
Çocukken.

Ellerimde kına,
Geçen yıllardan bu yana,
Niçin, neden ağladım? Bilemiyorum.

Altı kardeşin ilkiydim.
Ağlardım babamı düşünceli görünce.
Anne annem bayramlığımı giydirince,
Koşardım sokaklara bir deli tay gibi.

Oynar sekerdim.
Gülücükler atardım, köşkerin kızına.

Bayram sabahlarında,
Bir başka, bayram yaşardım,

Değnekten ata binerek,
Ve çember sürüp eğlenerek.

Ahmet AYAZ

VASİYETİM

Bir gün kabristana yolcu olursam,
Giderken üstüme Albayrak serin,
Fatiha istemem namert kullardan,
Onlara bir “Halep Kınası” verin.

İNTİHAR ETTİ

Parkın birisinde,
Bir bahar günüydü.

Oğlan, kaş etti, göz etti,
Bir kaç tatlı söz etti.

Akılsız kızı aldatıp götürdü,
Ve işi bitirdi; Eşek sıpası.

Olmaz böyle şey; Aylarca, kızı bırakıp gitti.
Kız, Karnı büyüyünce; İntihar etti.


GEÇEN ZAMANA DAİR

Rüzgarın önünde
Savrulan saman gibi, savruldu zaman
Savruldu ömrümden koskoca altmış yedi yıl.

Di gel de gül
Hayatın meçhule giden yollarında
Gözler görmez, akıl ermez sırrına sevdamın

Bu gün de akşam oldu
Güneş bir defa daha doğar mı, pencereme?
Bilemiyorum.


HELE BAKIN

Bütün diriler ağlarken
Ölenlerin ardından,
Ölenler gülüyorlardı.

Çünkü biliyorlardı,
Ağlayan dirilerin de
Bir gün,
Ölenlerin Ardından
Geleceklerini.


KAZAYA KALDI

Her söze kulak asmadım.
Abdestsiz yere basmam;
Görmedim zevki sefayı,
Ömrümü boş zaman aldı.
Namazım kazaya kaldı.


ŞİİRLERİM

Şiirlerim,
Bir İstanbul güzeli,
Bembeyaz kelebektir.

Bazen de, elinde elma şekeri,
Kahkahalarla, gülen bir bebektir.

Bir muhabbet kuşudur,
Sevdayı satmaz.

Şişlide bir yosma,
Kasımpaşada bir sarhoş.
Sirkecide oturur eli boş, ağlayarak.

Şiirlerim,
Kilim dokur desen desen,
Barışı bayrak eder gönüllerde.

Şiirlerim,
Ana gibi okşar, sever.
Bazen de döver, pabucunun tersiyle,
Edepsizi.

Şiirlerim, Anadolu’da;
Mustafa Kemaller doğurur,
Şairin kaleminde.


BEYİT

Sevdanın yollarında, kocaman bir devim de;
Sırları bohça yaptım, saklıyorum evimde.

HOTÖ’NÜN ÇADIRINDA

Ayı oynaşa salıp,
Yıldızlarla sevişirken,
Hotö’nun Çadırında.
Bütün şairleri rüyamda gördüm.

Mevlanayı gönüllerde ararken,
Karanfil kokan kitaplarıyla,
Şanlı bir bayrak misali,
Tamer Abuşoğlu gelmiş, duruyordu.

Karla karışık, bir yağmur yağıyordu,
Ve elindeki “Sarı Mektep” kitabıyla
Ercüment Asaf Yanıç.

Mehmet Türkanın,
Gözleri destan okuyordu;
Dedekorkuttan; Niyazi Yıldırım
Gençosmanoğlundan.

Abdulhadi Bay;
Kumruda kucak açarken
Kültüre sanata ve edebiyata;

Gözleri ışıl ışıldı Hekimi’nin.
“Tutsak Yollar”da.
Ve hafiften gülüyordu.
Vahittin’in resmine bakarken.

“Mavinin yaş günüymüş,
Mehmet Kara,
Anasının aşure çorbasını dağıtıyordu,
Tılsımlı elleriyle.

Uyandım ki,
Ne şair, ne de şiir var çadırda.
Nede anasının aşure çorbasını,
Dağıtan Mehmet Kara.

Ala haaaa, dedim
Ve güldüm kendi kendime.

Hani ya?
Nerede Nazey?


SON MEKTUPLARIN SONU

Haberim yok duruşundan cisminden,
Kaşın, gözün yine öyle kara mı?
Hiç kimseye söz edemem isminden,
Benim gibi kara bağrın yara mı?

İnce ağrı gibi kaldın içimde,
Şekillendin başka başka biçimde.
Ben giderken sevdalılar göçünde,
Bakışların karanlığa çıra mı?

Sana değil kaderime küstüm ben,
Talihimi çiğ ipliğe astım ben.
Diyemedim Felek ile dostum ben,
O’nun ile çoktan açtım aramı.

Ayaz’ım ben, umudumu yitirdim,
Neyim varsa bohça yapıp götürdüm.
Gençliğimi hayallerle bitirdim,
Göç zamanım, bekliyorum sıramı.


BEN BİR KÖYLÜYÜM

Ben bir köylüyüm:
Ama, köylü kafalı değilim.
İşim; Edebiyat, teknik. bilim.

At, it ve köpek için,
Vuruşmam.
Muhtarlık kavgalarına,
Karışmam.
İblisin atı ile yarışmam.

Ben bir köylüyüm:
Ama. köylü kafalı değilim.
İşim; Edebiyat, teknik, bilim.
Anladın mı, gülüm?


BEN OLMASAM DA

Sevincimi el alemle bölüştüm,
Mutluluğu bağış yaptım beylere.

Üzülmesin melekler benim için.
Muğla da Sarızeybek,
Elazığda çayda çıra oynasın kızlar.

Çalınsın sazlar,
Hoyrat türküleri söylensin Şanlıurfada.
Dalgalansın Ay Yıldızlı bayrağım.
Ben, olmasam da…

İSTANBUL

Rüyalarda,
Bir peri kızı, İstanbul.

Orhan Veliyeydi nazı.

Ama benim yüreğimde,
Bitmeyen bir sızı.

Niçin? Neden?
Bilemiyorum…

KAYBOLAN BİR SEVGİLİ

Güne günaydın demeden,
Dilerim bir dost selamı gelsin.
Ve karşımda kahkahalarla gülsün;
Gözleri boncuk, boncuk.
Kaybolan bir sevgili.


DANS ETMELİ SEVDA

Bütün silahlar susmalı,
Kan davaları kan kusmalı.
Sevginin kucağında

Sevgi, zaptına geçirmeli,
Renkli rüyalardaki yaşamı.

Özgürlük şaha kalkmalı,
Güneşli sabahlarda.

Gün boyu, gülücüklerle
Dans etmeli sevda.

ÖLECEĞİM GÜNÜ BİLMELİYİM

Ben öleceğim günü bilmeliyim,
Ve bir bahar günü ölmeliyim.
Güneşli bir günde,
Bir gül bahçesinde gül toplayarak.
...
Bekleyen bir dost gibi,
Sarıp sarmalamalı beni toprak.
...
Ben öleceğim günü bilmeliyim,
Ve bir bahar günü ölmeliyim.
Bir bayrak gibi dalgalanmalı,
Mezarımda gelincik çiçekleri.
...
Ben öleceğim günü bilmeliyim,
Ve bir bahar günü ölmeliyim.
Toprak kirlense bile,
Bütün kıskançlıkları alıp götürmeliyim.
Yeryüzünde kini nefreti bitirmeliyim.
...
Ben öleceğim günü bilmeliyim,
Ve bir bahar günü ölmeliyim.
Gün ikindiye dayanmalı,
Her yer yeşile, maviye boyanmalı,
Kar, dolu olmamalı.
...
Ben ölmeden önce,
Gül yüzlü çocuklara hoşça kal demeliyim.

Ahmet Ayaz

BEN SENİ SEVMEDİM Kİ

Ben seni sevmedim ki;
Ben, saçının tellerini,
Ben, kalem tutan ellerini,
Sevdim.

Ben, seni sevmedim ki;
Ben, geceyi aydınlatan,
Aydan da aydınlık,
Yüzlerini sevdim.

Ben, seni sevmedim ki;
Ben, Karanlığa kurşun sıkan,
Gözlerini sevdim.

Uzanamadığım elsin.
Sen, gülistanda bir gülsün.
Ben, seni yaratanı sevdim.

VAY BABOOO

Bizim köyde eli kalem tutanlar,
Uyuz uykusuna yatıyor bugün.
Memleketi yalayıp da yutanlar,
Ortalık da cirit atıyor bugün.

Kulak verin vatandaşın sesine,
Bir göz atın siyasetin süsüne.
Vatan parçalanmış kimin nesine,
Demokrasi matem tutuyor bugün.

Boz sıpalar yayılırken nahırda,
Koca öküz çifte atar ahırda.
Seyis sarhoş olmuş şimdi kahırda,
Katırlar yuları yutuyor bugün.

Ayaz’ım kalemi aldım elime,
Yazacağım ancak üç beş kelime.
Boş ver diyemedim ülke haline;
Dengesizlik diken, batıyor bugün.


SENELERİN ARDINDAN

Uykudan uyanıp da her sabah kalktığımda,
Hissedilir ağrılar, sızılar bedenimde.
Şahadet getirerek aynaya baktığımda,
Suratım ayan, beyan kan kalmamış tenimde.

Bu nasıl hal ya rabbim, gözlerim zaten bozuk,
Ömrüm cefayla geçti seneler omzuma yük.
Üzülüp ağladığım geçen ömrüme yazık,
Aşınıp sele gitti adım attığım höyük.

Akıl ermez sırrına âlemi sen yarattın,
Senin emrinle açar baharımda çiçekler.
Gözüme fer vermeyip aydınlığı arattın,
Kararan kara bahtım daracık mezar bekler.

Rolüm bitmek üzere elim boş gidiyorum.
Benden ay kadar uzak umutlarla yaşadım.
Sitemim bütün sana hep sitem ediyorum,
Bir dert küpü dünyam var bak onu da boşadım.
Ahım göklere çıktı şükürlerle yaşadım.

GENÇLİĞİN İZİ

Şehrin efendisiyken,
Henüz görmemiştik denizi.

Bıçak batmaz,
Kurşun girmez sanırdık
Bedenimizi.

Vay Dünya vay;
Cıncık kırığı bilirken, kendimizi.
Bitti bedende gençliğin izi.


BİLMEZ Mİ? BU ŞEHİR BENİ

Bu şehir Gaziantep.
Bilmez mi bu şehir beni?

Mısır tarlalarında sabahladım,
Güz gecelerinde.

Kız kovaladım, it taşladım.
Korkulu rüyalarda.

İblisin askeriydim.
Şarap içtim,
Ganne kırdım,
Kırkayak kahvesinde

Cartlak kebabı yedim,
Eblahanda Memik ustadan.

Unutur mu?
Bilmez mi bu şehir beni?


ŞAİRSEM

Şairsem;
Helva demesini de,
Havla demesini de,
Bilmeliyim.

Dağları, denizleri yarıp,
Erenlerin peşi sıra,
Gelmeliyim.

Meydan okumalıyım.
Yalanlara, talanlara.

Açlıktan ağlamamalıyım.
Yıkayıp, yağlamamalıyım;
Ülkemin nankör kedilerini.

Şairsem yazmalıyım.
İhanete mezar kazmalıyım,
Ömrümce.

Yazmalıyım ki;
Kalemim, Mekke’den, Medine’den
Ses getirsin.
Bütün kötülükleri bitirsin.

Yazmalıyım; Mebusların 24 saatte,
Kendi lehlerine çıkardıkları yasaları.
Ve yaşadığım, korkulu tasaları,
Yazmalıyım.

Sevda yarasıdır bu.
Yazdıklarım şiir değil benim,
Aslında saz da, söz de, şiir de benim.

Zamanın tanığıyım.
Sevdam sır, umutlarım kısır kaldı.
Yaralı bir ceylan bakışlarında.


K A D I N

Kadın, badem içi.
Kadının, Sümbülden saçı.
Kadın, soyulmamış muz,
Kadın, yemeğimde tuz.
Sofraya inmez.

Kadın, dipsiz kuyu,
Kadın, Kevser suyu.
Kadın, beş duyu.
Tatlı mı tatlı,
Balından yenmez.

Kadın, aşk şarabı,
Yıllandıkça yıllanır içimizde.
Sevdası dinmez.

Bazen sevgi dolu,
Bazen acı ızdırap.
Cin, şeytan denmez.

Çözülmesi zor,
Bir bulmacadır kadın.
Sebebi söylenmez.

Kadın yorgan, yatak.
Kadın halı, kilim.
Kadın ayağım, elim.
Hakkı ödenmez.

RÜYA

Ya bir sarışın,
Ya esmer güzeli.
...
Elimde eli,
Dudaklarımı emer.
...
Sonra dişlerini gömer,
Çılgınca.
Bu ne berbat rüya?

ŞAŞMA

Emek verip büyüttüğün bir bebek,
Yedi sülalene söverse şaşma.
Belki âlim olur belki bir kelek,
Seni tekme, tokat döverse şaşma.

Çiçek gibi incitmedin dalını,
Onun için biriktirdin malını.
Zaman geçsin bir göreyim halını,
Seni her mecliste överse şaşma.
Seni kapısından kovarsa şaşma.

PARA

Para,
Bütün dalkavukları,
Peşinden sürükler.
Ve onları körükler;
Ağama alkış diye.


SÖZ KALSIN

Bugün de kalemi aldım elime,
Eşe, dosta birkaç güzel söz kalsın.
Demesem de yakın kaldım ölüme,
Erenlere çiçekli bir yaz kalsın.

Gönlümden güzellik gitmedi benim,
Vicdanım ihanet etmedi benim.
Bin bir türlü sevdam bitmedi benim,
Kalemimden nokta, nokta iz kalsın.

Selam ay yıldıza selam bayrağa,
Selam en yakından selam ırağa.
Gele gele geldim en son durağa,
Göçerken can dosta güler yüz kalsın.

Ayaz’ım ben şaha kalktı hislerim,
Bir dilberi hayalimde beslerim.
Rüyaları onun ile süslerim,
Hatıramda bir sürmeli göz kalsın.


HEKİMİ’YE MEKTUP

Hekimi dostuma bir selam olsun,
Benim için birkaç satır yaz derim.
Hoş sohbet ehline, hoş kelam olsun,
Yeni sayfalara, esip toz derim.

Höto'nun çadırı sohbet yerimiz,
Gül bağında nergis kokar terimiz.
Kumru Dergisinde saklı pirimiz,
Methiyeler yazılsa da, az derim.

Elime kalemi aldım burada,
Kimler gitti, Acep kim var kurada.
Her gün ben de bekliyorum sırada,
Erenlerin saflarına sız derim.

Ayazım ben, dertlilerin derdinde,
Tutsak kaldım öksüzlerin yurdunda.
Yorgun düştüm koç yiğitler ardında,
Ömür bitti artık mevsim güz derim.
Ne olursun, birkaç satır yaz derim.

Ahmet AYAZ

Ahmet Ayaz
Kayıt Tarihi : 9.2.2017 20:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Ayaz