Vatanım; yeşilliklerle bezenmiş, çam kokusuyla dolan,
Kışları bir gelin gibi bembeyaz vatanım.
Sağlık, huzur, mutluluk sende mevcutken,
Seni bırakıp gitmek, ah öylesine zor ki bilemezsin.
Ama ne yapayım; eşimin, çocuğumun aşı, ekmeği,
Katığı için katlanmalıyım bu hasrete.
Yaban ellerdeyim artık, hasretimsin,
Anam, babam, bacım, gardaşım,
Kavuşamadığım Yarim gibi…
Köyümün ortasından geçen,
Nisan yağmurlarında coşan, şırıl şırıl akan nehrim,
Sağında solunda esen yellerle hışırdayan kavak yellerim,
Bilseniz sizleri dahi nasıl özledim.
Yeşiline, mis gibi çam kokusuna hasret,
Hatta ve hatta yeşil kurbağaların sesini bile özledim
Ormandaki sincapları, kozalakları,
Yazları memleketlerine gelen İstanbulluları, Ankaralıları özledim.
Yazları çıktığım Anadolu’mun serin, temiz, elektriksiz yaylaları,
Nahırları, berrak akan çeşmeleri,
Canım anamın kaymaktan yaptığı gevrekleri,
Sabah, öğle akşam belli olmayan öğünlerini,
Ormanlarındaki çigeleği, kuzukulağı,
Külülü, yemliği, sene de bir yediğim soğuk karpuzunu özledim.
Hasret kalınca belli şeylerin tadı daha güzel alınırmış,
Evet bende Vatanın tadını ayrı kalınca anladım!
Gurbeti hasret kokan türkülerden, şiirlerden bilirdim.
Pir Sultan Abdal’dan, Aşık Mahsuni Şerif’ten,
Vatana hasretlik ne çetin, ne zor çekilirmiş şimdi,
Şimdi daha iyi anlıyorum gurbetteyken.
Mis kokan havasının yanında, Bafra sigaramı,
Maltepemi, Samsunumu ve hatta Bitlisini bile özledim.
Rahmetli babam tütün sarardı titreyen, nasırlaşmış elleriyle.
İşte ben babam kadar özledim seni!
Dört duvar arasında, yeşilinden uzak,
Taşı toprağı farklı, geleneği göreneği farklı olan memleketlerde,
Bu vatanın her karışına hasret yaşarken,
Birde gelip bıraktığın eşini dostunu bulamazken için acıyor.
Hele kendi toprağında, adını Alamancı, gurbetçi,
Yurtdışından gelmiş, zengin koymuşlarsa vay haline.
Haykırası geliyor insanın; sizdenim, Türküm,
Anadolu insanıyım, beni kendinizden ayırmayın ne olur!
Dağlarının yamaçlarında kışları yaptığım kayağını,
Buz tutmuş deresinde kaydığım kızağımı özledim.
Oynadığım kar topunu, körebelerini,
Akşam televizyonsuz komşu sohbetlerini, ziyaretlerini, özledim.
Lastik ayakkabılarını, kardan ıslanan çoraplarımı,
Okula elimde götürdüğüm odunu, tezeği,
Ben aslında yoksul olup, huzurlu olduğum,
Kardeşçe, insanca, dostça, ve de sende yaşamayı özledim.
Adı üstünde yaban eller; dilinden, özünden uzak,
Atalarının uğrunda kan döktüğü vatanından uzak,
Yemeğinden, aşından, kazından tavuğundan,
Kuşundan, otlağından, atından, itinden! gülmeyin ne olur,
Vatandan uzak olunca bütün bunların hepsini özlüyor,
Onların hasretiyle içten içe yanıyorsunuz.
Vatan bu gardaş kolay unutulmuyor,
Ay Yıldızlı bayrağın altında, vatanda yaşayan kıymet bilmiyor.
Bağrında yıllardır Türkü, Lazı, Kürdü, Çerkezi,
Azerisi, Alevisi, Sunnisi, doğulusu, batılısı demeden,
Laik Cumhuriyetimin kazandırmış olduğu hak ve hürriyetlerinden Faydalanarak yaşayanlarından olmak,
Rengini Şehitlerimin kanından alan
Ay Yıldızlı bayrağımın gölgesinde;
“özgür değilim diyenlere inat, Bağımsız, hür…
Aslında ben seni sende,
Ay Yıldızlı bayrağımın altında çekincesiz yaşamayı özledim…
Gülfüz SARIÇAM
31 Ekim 2007
Kayıt Tarihi : 19.11.2007 22:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)