Varol’sun Güzergâh Şiiri - Mehmet Reşat ...

Mehmet Reşat Güney
71

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Varol’sun Güzergâh

Bir hafta önce başladığımız İftarda Güzergâh organizasyonu nihayet gerçekleşti. Yıllar önce büyük bir iştiyakla başladığımız müesses buluşmalarımız ilk günkü heyecanını barındırıyordu. En azından benim içim kıpır kıpırdı. Hala heyecanını kaybetmemek ne güzel hazdı… Baştan aşağı heyecanın sıcak neşvesi her yanımdaydı.
Hava güzel. Mis gibi yağmurun ıslattığı bereketli bir günün akşamındayız. Saat 6,30’da Fatih’i almamla başladı ilk hareket. En erken biz vardık Sultan Kebap’a… Masanın en başındaki alana oturup sohbete başladık… Sohbetimiz sanki kaldığı bir yerden yeniden başlamıştı hiç ara vermemişti. Ya da bana öyle gelmişti. Az sonra Hüseyin geldi. İftara kadar yürüyelim dedik. Ağır adamlılarla yürüdük sanayi istikametine. Ortalık bir telaşe pür telaşe… Oruçtan ziyade her günkü karmaşanın verdiği bir telaşe var. Arabalar vızır vızır. Döndük mekânımıza ağzımızda orucun verdiği sabır kokusu, yüzümüzde gülümsemenin, mutlu olmanın enfes kardeşliği... Güzel duygular adına ne varsa yaşamış ve daha fazlasını yaşamak için kardeşlerimizi bekledik.
Nerde buluştularsa arkadaşlarımız toplu halde iftara 10 kala mekâna düştüler. Ve başladı bizim 30 yıllık muhabbet… Selam ve sarılmaların ardından keyifler, kederler soruldu, içtima alında 4 fire ile kutsal 15 sayısına ulaşamadığımız anlaşıldı. Yıllar sonra sınıf arkadaşımız baş kopyacı  Abdullah Işık’ı görmek güzeldi. Hakeza Yaşar Abay gibi çiftçiliği gönül işi yapmış kardeşimizi görmek de güzeldi. Fransa şubemiz bir telgrafla mesajını iletti. PTT şubemiz Halo cikciki telefonlara bile bakmayarak nasıl bir kazma olduğunu yine ispatladı. Uğur ve Nurettin kardeşimiz iftardan sonra geleceklerdi. Siparişlerin ardından sabır ve iştiyakla Ezan vakti beklendi. Şairin deyimiyle; ‘o an ki hayatımın her anı, O’nu bekledim o anı her an gibi’… Kulağımda şairin bu beyti dolaşırken huzurun her anını iliklerime kadar hissettiğimin farkın bir kez da vardım. Ya azizim oruç nasip işiydi. Bu nefis lezzeti tatmadan devir daim eden hayatları düşününce onlar için bir kez daha üzüldüm.
Ezan okundu. Dualarla başlayan oruç açıldı. Aslında nefsin terbiyesinin ödülü idi iftar. Çorbalar içildi, arada namaz kılmaya çıkıldı yine yemeğe devam edildi. Belki çok farkında değillerdi ama bu yaptıkları çok basit bir ritüel gibi gözükse de çok değerliydi. Kokuşmuşluğun hüküm sürdüğü bu çarpık düzende, bu gençlerin yaşadığı hayat tarzı, aslında toplumun mihenk taşı, bin yıllık bu toprakların mayasıydı. Bu aziz vatanda inşallah ‘’Türk Beklenendir’’ şuurunu Rabbim bizden eksik etmesin.
İftarlar açıl, duasını Reşat yaptı… Dua biter bitmez Serdar’dan ani bir atak geldi;’ee Reşat kardeşim bundan sonra ne yapacağız? ’Sabırsız serdar hep aynı sorardı Reşat da ‘spontane(kendiliğinden) ‘karşılığı verirdi. Serdar’ın ‘lütfen Türkçe kelime kullanalım kardeşim ’ifadesini Ensari ani bir atlamayla ‘İbrahim’in dükkâna gidelim namaz kılıp çay içelim, herkese tek tek sordu’ heyette kabul gördü.
İbrahim’in Dükkânındayız… Uğur ve Nurettin de katıldı aramıza. İbrahim çay koydu. Ramazan imam oldu bize yassı namazını da kıldırdı. Pek de ihlaslı kıldırdı, gerçi teravihi farz namazdan daha geç kıldırdı. Ömer fark etti bu işi birbirimize bakıp gülümsedik. Bir de aşrı şerif okudu, içimden ‘’ tam da imamlık yapacak adam’’ diye geçmedi değil. Ah Ah maalesef o kadar azınlık kaldık ki; menfaatsiz sadece Allah için seven Kadim Dostlar olarak… Bir acı hüzündür bu ben de hep, nereye baksam çivisi çıkmış, saçma bir yaşam kaygısının dünyevileştirdiği insanlar…28 şubatta darbeye maruz kalan insanların, iktidar olmasıyla sadece şekle hapsolan, yozlaşan muhafazakarlar. Tüm bunların sebebinin, Şahsiyetli bir Eğitim Doktrini uygulama başarısını gösteremeyen (muhafazakâr) siyasal iktidardır. Biraz belki ağır olacak bu Reşat’a göre ihanettir.23 yıllık ihanet…
Çaylar içildi, sohbetimiz koyu dem kıvamında….oo tatlılar da geldi, baklavamız Fatih ve Serdar’ın mükemmel  uyumuyla tedarik edildi. Bu koca adamlar artık 40 yaşını devirmiş ama hala ilk günkü gibi nasıl da çocuklaşıyorlardı birbirlerini görünce… İzlemesi güzel bir sahnedir benim için, saf duyguların kaybolmadığını bilmek…
Zaman okyanusunun için dakikalar saniyeye döndü. Zaman yine çok hızlı geçti. Mekândan ayrıldılar. Dükkân girişinde fotoğraflar çekildi bahadaki sefere piknik işi Reşat tarafından Fatih ve Ensari’ye tevdi edildi. Sarıldılar, tokalaştılar herkes yolunu evine çevirdi. Yalnız beş kişi hariç;Ömer,Ensari,Serdar,Fatih,Ramazan…Etilerden karşıya geçip şarampolün izbe karanlık sokaklarından kapalı yola vardılar….Yolculukları boyunca bağırtı gürültü onlara hep eşlik etti. Bir neşe geldi izbe sokaklara. İlk gördükleri kahvede oturup çay içtiler muhabbete deva ettiler. Konu siyasi konuklar siyasetçilerdi… Z kuşağı diye kalıba sokulan gençlerin nasıl olur da Tayyip Efendiye değil de Muharrem’e oy verdiğini anlamakta zorlanıyorlardı. Kendi evlatları da aynı durumdaydı. İşte benim daha önce bahsettiğim Eğitim ‘e, gençlerimize yapılan ‘’İhanet’’ artık somut bir şekilde ete kemiğe bürünüyordu. Saat 12’ye yaklaşıyordu geldikleri Şarampolün tenha sokaklarından ricat hareketine geçmişlerdi.Etiler mahallesinde park halindeki araçlarının yarını vardılar, sarıldılar selamlaşdılar.30 yıllık gelenek burada nihayete ermişti. Aracıma bindim, tam kontağı çevirecektim ki, aklıma güzel bir slogan düştü. Muzip bir gülümsemeyle elimi havaya kaldırdım. Ufak bir bağırmayla ‘’Varol’sun Güzergâh, Varol’sun Kadim Dostlarım’ dedim ve alandan ayrıldım

Mehmet Reşat Güney
Kayıt Tarihi : 9.6.2023 12:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!