Varlık Korosunun Çağrışımında Sokaktaki ...

Salihanur Bilge
139

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Varlık Korosunun Çağrışımında Sokaktaki Canlar

Yeni başlayan güne ilişkin aydınlanmayla yavaş yavaş uykudan sıyrılıyor zihnim.Yatağımın içinde doğruluyorum. Az sonra açık penceremden aşinası olduğum o mikrofon tıkırtısı geliyor.Saniyeler sonra inananları namaza çağıran ezan başlıyor. Her zaman olduğu gibi kuşlar da ötüşmeye. Kuşlar beslenme arayışına girmeden önce bu büyük varlık korosuna dahil oluyor ve zikir korosuna iştirak ediyorlar. Beklediğim gibi mahallemizin köpekleri de ulumaya başlıyor. Az sonra kedimiz geliyor günün ilk selamı, ilk günaydını ona gidiyor. Ön patilerini duvara tırmanır gibi yaslayarak nazlı bir şekilde duruyor. Sevilmek, taranmak ve okşanmak istiyor her zaman olduğu gibi. Ben tüylerini taradıkça, sırtını ve başını okşadıkça o da bu büyük orkestraya mırıltılarıyla katılıyor. Elbette ben de. Kalbimden geçenleri dilimle de söyleyerek iştirak ediyorum. Farklı kuş seslerini böcek cırıltılarını duyuyor ama hangi ses kime ait bilmiyorum.
Sabah namazına davet eden bu sese bazı binaların tek tük aydınlanan pencereleri cevap veriyor. İnananlar dualar mırıldanıyor ve namazlar kılınıyor. Ve yeni bir gün daha bahşeden rabbe şükürler ediliyor. Görme ve duyma eşikleri sınırlanmış bir insan olarak şahit olduğum bunlar… sesini duyduğum duymadığım gördüğüm görmediğim tüm varlık kendi lisanlarıyla sabah tesbihini yapıyorlar. Dünya kendi çevresinde dönerken bu çok sesli muhteşem koronun farklı enlem ve boylamlarda devam ettiğini düşünüyorum. Kesintisiz bir şekilde 24 saat boyunca yani hiç durmaksızın, yıllar, yüzyıllar, binyıllar boyunca. Varlık korosunun tesbih ve şükür eyleminin yöneldiği Rahman ve Rahim olan rabbime hayranlığım ve sevgim ziyadeleşiyor. Birden bu korodan ayrılma ihtimalleri gündemde olan sokaktaki köpekleri düşünüyorum. Bu muhteşem varlık korosunun bir müntesibi olarak içim sızlıyor.
Patavatsız ve kaba bir zevkin ürünü olan ve bizi güneşin doğuşu ile batışını görme zevkinden mahrum bırakan gökdelenlere yakın, görece az katlı bir binada yaşıyorum. Yine de çevresinde ağacı, yeşili ve parkları olan bir muhitte olduğum için şükrediyorum. Kuşların sesini duyabildiğim için parklarda kediler ve köpekleri görebildiğim için. Merhametli insanların çabalarına tanık olduğum için.
Geçen akşama doğru iki kedi gördüm bir kadının ardından sanki evlatları gibi onu izliyordu. O sakin sakin konuşuyor onlar da uysalca dinliyordu kadını. Önce kendi kedileri zannettim. Hayır parkın kedileriydi. Kendilerini içten seven birisine onlar da içten karşılık veriyordu.Başka bir gün kaldırımda yatan bir sokak köpeği gördüm. Parktaki köpekler aşılı kulaklarında çip var. Uzaktan köpeğiyle gelen tanıdığı ve/veya şefkatini hissettiği bir adama o yaklaşınca karnını açıp yerde yuvarlanarak kendini sevdirtti. Uzaktan gülümseyerek izledim onları. Bu hayvanlar bizden sevgi ve dostluk istiyor ve bunu bize fazlasıyla veriyorlar.
Binlerce yıldır evcilleşmiş sürülerimizi, evlerimizi emanet ettiğimiz bu hayvanlarla nasıl düşman olduk? Bazı yakın ve uzak semtlerden arkadaşlarımın köpek korkusuyla yakın mesafeleri bile yürüyemediklerini işitiyorum kendilerinden. Basından duyduğumuz ciddi saldırı ve yaralanmalar hepsi çok üzüntü verici. İnsanlar dışarıya çıkmaya korkar hale geldi maalesef. Kendileri veya evlatları saldırıya uğrayan dehşeti yaşayan sevdiklerini bu nedenle kaybeden insanların acılarına katılıyor onların kayıplarını taa yüreğimde hissediyorum. Onlar için çok üzgünüm. Onların muhatabı top yekün bir köpek popülasyonu olmamalı. Onların muhatabı bu sokak hayvanları için gerekli bakım ve denetimi vermeyen ilgililer değil mi?Bunca zamandır iktidar ve muhalefetiyle üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyen yönetim ve belediyelerin suçunu bu masum canlara yüklemek ne kadar adil ve akıllıca olur? Kuduz ve saldırgan olan hayvanlar elbette diğerlerinden ayrılmalı tedavi ve rehabilite olmuyorsa itlaf edilmelidir.
Yasak olmasına rağmen sorumsuz ve sınırsızca üretimini ve ticaretini yapanlar engellenmeli hak ettikleri en üst ceza verilmelidir. Merdiven altlı üretim yerlerinde ses telleri alınarak bir ticaret metaına dönüştürülen bu canları o zalimlerin kazanç kapısı olmaktan kurtarmak gerekmez mi? Sahiplenmek isteyenler sokaktan ya da barınaklardan bu ihtiyacını gidermeli. Sahiplenilen hayvanlar da onlara atanan veterinerlerce izlenebilse suistimallerin önüne geçilebilir. Söz konusu hayvanların ticaretini yapanlar hem insan hakları hem hayvan haklarını ihlalden ceza almalı. Çünkü alıp sokağa terk ettikleri hayvanlar hem insanlar için hem hayvanların kendileri için tehlike oluşturuyor. Yoksa birileri üretecek birileri satın alacak bakımı zor olunca sokağa bırakacak şimdi olduğu gibi mevcut problem katlanarak devam edecek.
Yeryüzünde akıl ve irade verilerek sorumlu kılınan insan bencilce hırslarına yenik düşüp kendi dışındaki canlılara değer vermiyor. İnsan kardeşleri de buna dahil. Silah tüccarlarının ürettiği silahların satılabilmesi için özellikle dünyanın yer altı kaynakları bakımından zengin ama üstü yoksul coğrafyalarında sürekli kaos, gerilim ve savaş atmosferi yaratılmakta. Kendilerini dünyanın merkezinde gören kimi insan ve yönetimler sınırsız arzularını tatmin etmek için nüfusun bir kısmından ne pahasına olursa olsun kurtulma sevdasında. Savaşlar, bulaşıcı hastalıklar, göçler derin açlık ve yoksulluk ile mücadele eden toplumların en zayıf halkası olan kadınlar kimsesiz çocuklar...
Çağımızın bu sorunlarına şimdi başıboş sokak hayvanlarının itlafı da ekleniyor. Çarpık ve dikey kentleşmenin nüfusu azalan ve gittikçe yok olan köylerin faturası da bu hayvanlara çıkartılıyor. Eski evcil dostlarımıza “artık size ihtiyacımız yok “deniliyor adeta. Halbuki baştan beri onlar için öngörülen yasayı uygulamaya geçseler onlar için ayrılan bütçeyi zamanında kullansalar sorun adeta bir kartopu sarmalına dönüşmeyecekti. Bugün yapılmak istenen aşamalı bir vaziyette ölüme göndermek. Bu konu iktidar ve muhalafet arasında bir çekişme konusu mu yoksa bütün siyasetçilerin bir araya gelerek çözmeleri gereken bir ülke meselesi midir? Ben ikincisi olduğu kanaatindeyim.
Yolunun üzerinde yeni yavrulayan bir köpeği ve yavrularını görünce onlar zarar görmesin diye başlarına bir kişiyi bırakıp yol güzergahını değiştiren çok şefkatli bir peygamberin (sav) ümmeti olmakla övünürüz. Kadim anlatılardan birinde susuz bir köpeğe kuyudan ayakkabısıyla su doldurup içirerek onun yaşamasını sağlayan günahkar kişinin bu eylemi nedeniyle affedildiği söylenir. Bu hassasiyetlerle yetiştirildik hasta hayvanlar ve kuşlar için vakıflar kuran bir kültürden geliyoruz.Şimdi nasıl bu noktaya geldik? Salih (as) peygamberin kavminin deveye yaptığı zulmü biz sokak hayvanlarına reva mı göreceğiz?
Yaratılan hiç bir şey lüzumsuz değil. Çünkü Allah abesle iştigal etmez. Doğada harika bir denge var. Bütün varlık bir var oluş zinciriyle birbirine bağlı. Bir halkayı sistemden çekmek o dengeyi bozacaktır. Birbirimize sebep -sonuç zincirleriyle bağlı olduğumuz ve sorumluluğu bize emanet edilen bu muhteşem eko sistemi tahrip mi edeceğiz?Binlerce yıldır birlikte yaşadığımız köpekler nerdeyse yok olacaklar.
Sorunu çözmek için çok geç kalındı evet. Ama ne olur öldürmeden yaşatmanın çarelerine yoğunlaşalım. Yaşatmanın pahalı olduğu söyleniyor. İdarecilerimiz israftan, bilmem kaçıncı maaşlardan vazgeçer zenginlerimizden yeterince vergi alınırsa kamu ve belediyeler acil bir şekilde kısırlaştırma ve aşılama imkanı bulur. İsimlerimizin önündeki ünvan, aidiyet ve kimliklerimizden önce insan olduğumuzu hatırlayalım. Onlarla birlikte bu dünyanın paydaşları olduğumuzu ve yine onlarla birlikte Allah’ın kulları olduğumuzu unutmayalım.Bir dine bağlı ya da değil bütün insan kardeşlerime çağrım:
İNSANLARI VE SOKAKTAKİ CANLARI BARIŞ İÇİNDE YAŞATALIM. BU DÜNYA HEPİMİZE YETER.

Selam ve sevgiyle
24 TEMMUZ 2024

Salihanur Bilge
Kayıt Tarihi : 24.7.2024 22:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!