Mevsimler döner, gözler şaşar, zaman akıp gider,
Bir an, bir ömür gibi gelir geçer.
Bir bilinmezlik sarar dört bir yanı, sessiz ve derin,
Ah, o bilinmezlik, içimizdeki sır gibi saklı, hep yerin.
Eski moda insanlar, tek tip düzenin içinde kaybolur,
Sessizlik bir yük gibi omuzlarda, ağır ağır solur.
İnsanlık mı dersin, o çoktan rafa kaldırılmış,
Kimse bilmez yerini, kimse sormaz artık adını, unutulmuş.
Her günün sonunda hüzün, her sabahın başında umut,
Hayat kavgası, düş kırıklıkları, yorgun bedenlerde bir rutin.
Bekleme, sabır, zamanla yarış, serzenişler arasında bir yerde,
Bizden gelen geçti, yollar bizi deşti, kaderin cilvesinde.
Dağlar ağlatır, yaz kış demeden, anaların gözyaşında,
Bu topraklar, bu insanlık, talihsizliklerin kucağında.
Turnalar uçar, hakikatin katına, umutların peşinde,
Vicdan yağmuru yağsın, insanın özüne, sevginin eşiğinde.
Bel bükülmüş, kol kanat kırılmış, yine de direnenler,
Bir haller var, bitmeyen kıştan, yaza doğru umutları yeşerenler.
Cam çerçeveyi indirmek isteyenler, mutluluk dolu günleri, bekleyenler,
Sessizce gidenler, susmanın gereğini fazlasıyla ödeyenler.
İsyan etmek mi? O da neyin nesi, deyip gerekçesini sormayanlar.
Az eşit, çok eşit, olmaz olsun böylesi.
Söyleyin, bu düzen böyle neyin nesi, neyin fesi?
Kurban olayım, anlayana, bu dünya, bu düzen neyin işi?
Kayıt Tarihi : 21.6.2024 19:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yaşama dair samimi gerçekler