Var mı Böyle Aşk Şiiri - Şadi Ünal

Şadi Ünal
141

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Var mı Böyle Aşk

Sen İzmir kadar güzelsin,
Saçların yosun yeşili,
Kaşların kordonboyu çizgisi.
Gözlerinin koyu kahverengisi;

Bornova'ya doğru bakıyor.
Orada üç güzel var
Yüreğimin köşesi
Aşkımın en güzel şelalesi.

Ah tanrım var mı böyle aşk
Hem çocuk, hem torun sevgisi.
Hasret yakarken içimi,
Yolların bitmiyor kilometresi...
(9 Nisan 2010)

Şadi Ünal
Kayıt Tarihi : 9.4.2010 00:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Melih Baki
    Melih Baki

    hoş güzel akıcı bir şiir..bu saatte okumak keyf verdi bana..tşk.şairim..

    Cevap Yaz
  • Neşer Selman
    Neşer Selman

    kaleminize sağlık ...sevgilerimle.

    Cevap Yaz
  • İrfan Yılmaz
    İrfan Yılmaz


    Muhteşem sevgi şiirine ilk yorumu yazmanın ve ilk tam puanı vermenin mutluluğunu yaşıyorum.

    Sevgili Kardeşim Değerli hemşehrim Sayın: Şadi Ünal

    Çok güzel bir şiir olmuş.

    Beğenerek ve saygı duyarak Şiirinizi okudum.

    Tebrik ediyor başarınızın daim olması dileklerimle birlikte sayfanıza geldim.
    Güzel şiirinizin hakkı olan: İlk tam puanı gönderiyorum. Lütfen kabul buyurunuz.

    Kaleminiz her daim kudretli, İlhamınız eksilmesin diyorum.

    Güzel kırşehrimiz için bir şiir istemişsiniz Vefa borcumu memleketime ödemeliyim:

    *****

    KIRŞEHİR BÜYÜKLERİ

    Uyan Şeyh Edebali bilir misin ne oldu?
    Kırşehir'in gülleri, kendilerini yoldu.
    İnsanlar yanlış yola dizildi sıra sıra,
    Kimi perişan oldu, kimi sultan Mısır'a.

    ''-Yalan Dünya'nın hırsı gözleri bürümesin.
    Külfeti yüklenmeyen, nimete yürümesin.
    Gece ile gündüzü demek ki bir tutmuşlar,
    Hazret-i Yusuf'u da, ne çabuk unutmuşlar! ''

    İyi ki görmediniz, ermediniz devrana,
    Güçlü olan kim ise, hak hukuk ondan yana.
    Nifak girmiş araya, eğri yola sapmışlar
    Bilir misin kimleri nasıl hakem yapmışlar?

    ''-Oğlum Osman'a dedim: Hakkı hukuku gözet!
    Daima adaletten, beraberlikten söz et.
    Ayrık Otu gibidir, nifak arsızca ürer;
    Masum ahı almayın, acısı yıllar sürer! ''

    Nasıl günlere geldik görenin aklı şaşa,
    Dile saygısızlık var duydun mu Âşık Paşa?
    Gizli düşmanlık eli, dilini bitiriyor.
    Güzel diline bilsen, hangi sözler giriyor?

    ''-Kelimeler duruydu, o zaman şelaleydi,
    On üçünçü yüzyılda yaktığım meşaleydi.
    Sahip çıkan bulunsa o göğsünü gere de
    O meşale sönmese, ilim irfan nerede? ''

    İlim irfan çiğnendi saygısızca geçildi,
    Cahilden elebaşlar, âlim diye seçildi.
    İnsanlar yılgın artık, zulümden yakınmıyor;
    Kukla saygı görüyor, kendini sakınmıyor.

    ''-Bilmezler mi kılıcın, göstermeyen kınını?
    Neden düşünmüyorlar, bugünün yarınını?
    Haram lokma yiyenler, sanma ki helâl içer
    Bugün rüzgâr ekenler, yarın fırtına biçer! ''

    Menfaat söz konusu hemen de birleştiler,
    Hiç hakları olmayan, diyara yerleştiler...
    Dünya çıkar dünyası nasıl değişti devran,
    Edeb hayâ kalmadı duydun mu Ahi Evran?

    ''-Esnaf ve sanatkara öğütlerim ne oldu,
    Dinlemediler diye, keseleri mi doldu?
    Benim bu duyduklarım; ne yazık ki talandır.
    Baki olan dürüstlük, gerisi hep yalandır.''

    Sanatkârı vurdular, esnafı da sildiler.
    Yeter ki para gelsin her yol meşru bildiler.
    Hayale bile gelmez, ne adımlar atıldı;
    Bedenleri yetmedi, kalpler bile satıldı!

    ''-Boş ver sen zorbaları, sadece Hak'ka eğil,
    Kimsesiz sanılmasın, Dünya sahipsiz değil.
    Hesap günü geldi mi gözlerdeki fer söner,
    Üzülme! Yanlış hesap; Bağdat'tan geri döner.''

    Horasan'dan gelmişsin Ahi'likten eveli,
    Dergahına destur ver Hacı Bektaş-i Veli,
    Senin bütün servetin oturduğun post imiş.
    Kucağında aslanlar, ceylan ile dost imiş!

    ''-Pişmanlıkla ağlayıp, gözyaşını silene,
    Bağrımızdan yer verdik kadir kıymet bilene.
    O'nsuz yürek atamaz O her yerdeki nazır;
    Tövbe eden her kulun dergahta yeri hazır.''

    Tövbeyi öne koyan dokuz makam sahibi,
    İlmin öyle derin ki sanki deryanın dibi.
    Gönlünde iman olan yüce mertebe ersin.
    Bugün ki insanlara nasihatle ne dersin?

    ''-Mizanı unutmayın en hassas seçicidir.
    Düşün ki ömür kısa bu dünya geçicidir
    İnsanlar kapılmasın, hırslarının seline,
    Sahip olsunlar derim; eli dili, beline...''

    Kırşehir'in büyüğü ozan Ahmet Gülşehri,
    Hoşgörünün kaynağı, bilgi ve sevgi nehri.
    Kızılırmak gibisin, çevreye hayat veren,
    Feyiz almaya geldim, çileye göğüs geren.

    ''-Başka diller gözdeyken. öz Türkçe yazan idim.
    Sevgi höşgörü deyip, fesatı bozan idim.
    Bizler Gülşehri derdik, Kırşehir adı yeni.
    Bazı şeyler işittim, bir tasa alır beni.''

    Gülşehri çok değişti, şimdi Kırşehir adı.
    Terme duruyor ama, değişti Bekirkadı.
    Nüfus öyle arttı ki; akıl fkir ermiyor.
    İnsan eskisi gibi, selam alıp vermiyor.

    ''-Cacabey ışık saçar tasa etme boşuna,
    Âşık Paşa türbesi nasıl gider hoşuna...
    Töresi kesilir mi selam alıp vermenin?
    Kaynağı hiç kurumaz, Karakurt ve Terme'nin.''

    Ey! Süleyman Türkmani, sonunda sana geldim.
    Gençken deli bir poyraz, hırçın akan bir seldim.
    Hırs gözleri bürümüş, vazgeçilmez yâr mıdır?
    Öfke için ne dersin, bir uyarın var mıdır?

    ''-Bir yere varamazlar, onu bunu soyanlar.
    Murada eren ise, aklı öne koyanlar.
    O hırsın yüzünden ki, dökülmüştü al kanlar,
    Zarar ile oturur, öfke ile kalkanlar.''

    Yazgı kopmaz ağları, yoksa ters mi örüyor?
    Haksız eğer zenginse itibar da görüyor.
    Para çok şeyi yuttu, hedefler namusu da...
    Temiz insanlar üzgün, suskun isyan pusuda!

    ''-Haklı ile haksızı, hiçbir zaman bir tutma,
    Küpe olsun kulağa, dediğimi unutma:
    Herkes kendi sevabı günahından mes'uldur;
    Allah'ın en sevdiği, sabırlı olan kuldur...''

    *****

    Sevgi ve Saygılarımla.

    Dr. İrfan Yılmaz. - TEKİRDAĞ.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Şadi Ünal