Eskiden…
Yüreklere kazınan, uğruna can verilen aşklar vardı
Sevdanın, sevginin, özlemin dili mektuplardı
Sevdalılar, sevgililer, gurbette hasret çekenler…
Onu koynunda saklarlardı,
Özlemlerini gidermek için arada bir koklarlardı.
Şimdi mi..?
İcat oldu telefon denen makine, sözde işleri kolayladı
Yok! etti her şeyi, sevdayı yürekten kopardı…
Saklanacak ne mektup, koklanacak ne gül,
Ne sevda hasretinden yanan yürek,
Ne de hasret ateşiyle mektubun ucunu yakan kaldı.
Postacının yerini unutulup giden mesajlar aldı.
Hani o aşk, hani yürek?
Var mı? Sevdası zehir olsa da, kafaya dikip içecek
Kerem gibi çöle düşecek, Ferhat gibi dağı delecek
Var mı? Hani öyle bir sevda, ateşiyle yakıp kül edecek
Var mı? Ucu yanık bir mektup yazıp,
Teknolojinin inadına! Postacıyla gönderecek…
Var mı sevdim mi ölümüne sevecek? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta