ışığın resmiydi eşyadan kopan yalnızlık
kızıldı, seferîydi, sakallıydı, küstahtı…
anlayamadık bereketini, üstümüze devrildi.
kırıldık, kırıldıkça içlerimize döndü Rabb!
dışımızdan bizi borçlu etti karanlığa
gövdemize oydu nazıyla acımızı, sazıyla gürültüsünü
kurumuştu, yorulmuştu, ağlıyordu…
sıcacık alnımızda güneş, yalın ayak uzaklaşıyordu.
sulanmış bir toprağa filizlendi yaradaki kabuk
kamburu çıktı varlığımızın, biriktik kendimize
muhabbeti küstürdük, dip dibe körebeye soyunduk.
uyuduk, öldük, dirildik... sofrada kurt naraları!
üç mevzide kırık kaldı karanfil boynu.
ne varsa eşref-i mahlûkattan hep tutarsız
büküldükçe yalan içlerimize doğru
hep eski sayfalar açıldı tarihten, coğrafyadan, sevdadan!
bir çiğdem ezildi geceden, sen birden kalkıp ona gittin.
şimdi gel eşyanın kıblesi, gel gölgesi ışığın.
bir tabûre çekelim bu fikrin altına
terk edip bu bütünlüğü, hınca hınç doluşup teslimiyete
usulca senden konuşalım,
gece yarıları varlığımızı göğe sabitleyip.
Kayıt Tarihi : 23.5.2015 20:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!