Ne hazîndir şu kuytudaki sırr-ı mahfî in cevabı.
Sabr ile durduk önünde dil-zede,görülmedi hesabı.
Çilehaneye saçtık onca günah ile sevâbı.
Düz eyledik şeriâtı zikre aldık sabr ile sebâtı.
Dünya'ya sattık taht ile sarayı,eldeki dirhem türâbı.
Terk eyledik cüz aklı,yerine koyunca Kevser şarâbı.
İç,iç tüketemedik,sönmedi yandı gönül harâbâtı.
Şişe dibinden seyreyledik cân,ahû- mec serâbı.
Gördük ki Hak Cemâl' i,cumaya bıraktık minber ile mihrâbı.
Karıştık halk içine,Hak söze daldık,kaybettik hem âbı hem kabı.
Git diyemedik cümleye olmasa da noktası,kitabı.
Gönül yâresine merhem olamadı Âlem'in tıbbı tebâbı.
Soyunduk bedeni,bâki kalan Cân-ı cânân erbâbı.
Arındık öze büründük,Hak 'dan aldık hitâbı.
Sözü öze sardık,görene üryân ettik hicâbı.
İki idik bir olduk,Var' a vardık Hak Cemal' ü Rabb'ı.
10-04-2007.
Sırrı- mahfi…çözülemeyen sır
Dilzede…vurgun,aşık
Ahû-mec…güzellerin gözü
Cân-ı cânân…Allah aşkı
Kayıt Tarihi : 22.8.2007 17:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!